RöportajlarSanatçı Röportajı

Enes Kılınç ve Mehmet Kılınç: Ahmet Abimize Saygıyla Hazırladık

Yeni çıkardıkları 'Ahmet Abimize Saygıyla' albümüyle büyük başarı yakalayan, sosyal medya platformlarında başlayan müzik yolculuklarında ciddi bir dinleyici kitlesine ulaşan Enes Kılınç ve Mehmet Kılınç kardeşlerle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Yeni albümünüz hayırlı olsun. Projenin ortaya çıkış süreci nasıl gelişti? Fikir nasıl oluştu?

Enes KILINÇ: Biz abi kardeş olarak çocukluğumuzdan beri Ahmet Kaya şarkılarını söylemeyi çok seviyoruz. Sosyal medya da çok farklı şarkılar yorumluyoruz. Ama bizi dinleyen insanlar çok fazla Ahmet abimizden istek istiyor. Biz de elimizden geldiği kadar söylüyoruz. Yorgun Demokrat, Hani benim gençliğim nerde ve Yakamoz şarkıları çok daha fazla izlendi ve istek aldı. Bunun üzerine biz de Gülten Kaya’yla tanışmak için bir mesaj yolladık. Sağolsun kendisi de kabul etti ve gittik tanıştık. Bize bir anne sevgisi ve şefkatiyle yaklaştı ve sevdi bizi. Sonrasında da süreç bir şarkı yapalım derken albüme dönüştü ve toplamda bir yıl içinde 12 şarkıyı tamamlayacağız.

Ahmet Kaya ismi, sizin için ne ifade ediyor?

MK: Çocuk yaşlardan itibaren şarkılarıyla büyüdük. Ve şarkı söylemeye başladığımızdan beri hayatımızda ki en özel sanatçılardan biri. Gerçi bizim için değil tüm dinleyenlerin kalbinde Ahmet Kaya’nın yeri ayrı.

Bu albümle ilgili ne gibi beklentileriniz var?

EK: Albüm çalışmalarına başladığımız ilk gün itibariyle rakamsal bir derde düşmedik. Tabii ki milyonlarca dinlemesi mükemmel olur ama bu profesyonel yolculuğumuzun başında omuzumuzda böyle bir apoletin olması en büyük kazanç bizce. Yıllar yıllar sonra geriye baktığımızda, yolculuğumuzun ilk başlarında bu kadar anlamlı bir işin içinde olma gururunu yaşamamız yeterli diye düşündük, yapım ekibimizle beraber.

Kısa sürede büyük bir dinleyici kitlesine ulaştınız. Bu başarının sırrı nedir?

MK: Tik tokta ben yayın yapıyordum. Ortalama bir kitleye sahiptim ama abimle beraber yayınlar açmaya başladıktan sonra hızla büyüdü izlenmeler. İçeriğimizin de farklı olması ve aldığımız sevgi giderek büyüttü. Devamında gerek yurtdışı ve yurt içi konserlerimizin dolması ivmemizi artırdı. Ramazan ayına kadar dolu bir takvimimiz var. Şükür ve daha güzel günleri yaşayacağımıza inanıyoruz.

Peki, biraz geçmişe gidelim. Müzik yolculuğuna nasıl başladınız; sizi “Artık kendimizi insanlara tanıtmalıyız!” diye düşündüren şey neydi?

EK: Yıllarca sokakta ve bar sahnelerinde çıktık. Mehmet işin okullu bense alaylı tarafındayım. Sokaklarda şarkılar söylerken de bir gün bu işten para kazanıp sahnelere çıkacağımı hayal ediyordum. Keza Mehmet’te öyle. Nasip bu dönemdeymiş. İnsanlara tanıtma boyutunda ise içeriği kaliteli işler yapmak istiyoruz. Tabii ki cover şarkılar dışında kendimizde yazmaya başladık. Zaman her şeyin ilacı ama yolun daha çok başındayız ve çok çalışıyoruz.

Sergilediğiniz canlı performanslar çok seviliyor ve tanınırlığınızı biraz da buna borçlusunuz. Şimdi de iddialı bir albümle müzikseverlerin karşısına çıkıyorsunuz. Peki sizin için hangisi daha önemli: Sahne mi, stüdyo mu? Hangisinden daha çok keyif alıyorsunuz?

MK: Aslında tek cevabı olmayan bir soru. Her ikisinin de içeriği keyifli. Stüdyo aşaması işin çıkma heyecanını sahne ise insanlarla göz göze o işlerin aktarımını anlatıyor. Tabii ki sahne biraz daha keyifli. Farklı insanlarla farklı şehir ve ülkelerde tanışıyorsunuz. Beğenilerini soruyorsunuz ve göz göze diyaloglara girebiliyorsunuz.

Sosyal medya ve dijital platformlar, dinleyici ve sanatçı arasında önemli bir köprü. Büyük avantajları var fakat sosyal medya kullanıcıları, kimsenin gözünün yaşına bakmadan linç edebiliyor; eleştiriyi de en sert şekilde yapabiliyor. Böyle bir durumla karşılaştınız mı; bunlara hazırlıklı mısınız?

EK: Yayınlarımızın genelde takipçileri sürekli bizleri dinlemeyi ve izlemeye seven insanlar. Tabii arada değişik yorumlarda alabiliyoruz. Ama bu işi yapıyorsanız bunlara da karşı gardınızı almak zorundasınız. Genelleme yaparsak bizde bu oran çok çok düşük.

Size ilham veren isimler kimlerdir? Birlikte çalışmayı her zaman hayal ettiğiniz isimler var mı?

MK: Sahnelerimizde müzik içerik yelpazemiz çok geniş. Arabesk başta olmak üzere, türkü, protest müzik, Anadolu Rock, pop ve bazen şovu olsa bile opera bile oluyor. Genelde kendi dinleyip iyi yorumladığımızı düşündüğümüz isimlerin şarkılarını söylüyoruz. Bu da sanırım ortalama bizim insanımızın sevdiği şarkılar. Birlikte çalışmayı hayal ettiğimiz müzisyenlerden Mustafa İpekçioğlu albümüzü yaptı ve orada hemen hemen Türkiye’nin en iyi müzisyenleri çalıştı. O süreç sonrasında da ülkemizin hatta ülke sınırlarımızın dışında da iyi bilinen dünya sanatçısı kategorisinde ki İlter Kurcala orkestra şefimiz oldu. Yolun başında bu kadar iyi müzisyenler ve Ahmet Kaya albümü.. Ben bu kadarını söyleyeyim yeterli sanırım.

Birbirinden farklı tarzlarda şarkılar yorumluyorsunuz. Anadolu Rock, Türk halk müziği, pop, arabesk… Çok yönlü olduğunuz anlaşılıyor. Peki siz müzik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız?

EK: Bu benim için rahat bir soru. Benim önceliğim arabesk ve türkü. Diğer tarzları genelde Mehmet söylüyor bende bildiğim kadarıyla eşlik ediyorum. Ben arabeskçiyim. Ama türküye de yakınım.
MK: Ben Halk müziği bölümü öğrencisi olarak önceliğim türkü. Arabeski de çok seviyorum ama Anadolu Rock ve Sanat müziğini de beğenerek dinliyor ve söylüyorum.

Elektronik müziğe bakış açınız nedir? Sizce dijitalleşmek, müziğin ruhunu öldürüyor mu?

EK: Yakıştığı tarza göre bence olmalı. Mesela Rap için iyi bir tarz ama Arabesk ve Türkü de ille de bir keman, klarnet, bağlama gibi öncülüğü olan memleketsel bir ruh olması gerekiyor. Alanına göre yapılmasına saygı duyuyorum. Hatta ilerde farklı bir tarzda bizde yapabiliriz.

Hayal olmadan sanat da olmuyor. Sizin en büyük hayaliniz nedir?

MK: Harbiye sahnesine çıkıp bizimle beraber bu gururu ekibimiz ve ailemizle beraber yaşamak.
EK: Yıllar sonra güzel bir şekilde anılmak ve başladığımızda çizdiğimiz çizgiden çıkmadan sanata hizmet vermek.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu