Bankacılıktan müzisyenliğe giden yolculuğunu ve müzikal çalışmalarını konuştuğumuz Esra Zeynep Yücel, müzikal anlamda Moulin Rouge müzikalinde yer almak istediğini belirtti.
Geçtiğimiz aylarda harika bir albüm ile müzikseverlerin karşısına çıktınız. “Misafir” albümünüze gelen tepkilerden memnun musunuz?
Çok memnunum, hep olumlu eleştiriler aldık. Çok emek var Bu albümde değerli müzisyenler, besteciler, gönül insanları yer aldı. Çok emek harcadık. “Misafir” albümünün ortaya çıkış sürecini de merak ediyoruz. Albümde çok değerli ve kült olmuş şarkılar var. Bu şarkıları yeniden yorumlama düşüncesi nasıl gelişti? İlk albümüm İngilizce bir albümdü. “Dear Frank”, Frank Sinatra’ya saygı albümüydü. “Misafir” albümümde de, Anadolu ezgilerini, eserlerini, bu toprağın çok kıymetli, değerli birçok bestecisini, müzisyenlerini bir araya getirip, onlara saygımı, sevgimi gösterebilmek adına harekete geçtim. Neşet Ertaş’tan Fikret Kızılok’a, Ahmet Kaya’dan Erkan Oğur’a, Vedat Sakman’dan
Mazlum Çimen’e, Yüksel Baltacı’ya… Bir çok değerli ismin eserlerini kıymetli müzisyen arkadaşlarla yorumlamaya çalıştık.
İlk single çalışmanız “Yalnızlık”tan son çalışmanız “Misafir”e kadar olan müzik kariyerinizi nasıl değerlendirirsiniz?
Biri Amerika’da, diğeri vatanımda olmak üzere iki albümüm var. Çok kıymetli müzisyenlerle konserler verdim. New York’ta Metropolitan Sanat Müzesi’nde konser verdim; iklim değişikliği için, İngiltere’de gerçekleşen bir projenin katılımcısı oldum. Tüm bunlara baktığımda, kariyerim beni mutlu ediyor.
“MÜZİĞE FARKLI PENCERELERDEN BAKMAYI SEVİYORUM”
Popüler şarkıları kendi tarzınız olan caz formatında yeniden yorumlayarak müzikseverlerin beğenisine sunuyorsunuz. Ancak ülkemizde caz pek de dinlenmiyor. Siz bu durumu kendi perspektifinizden nasıl ele alıyorsunuz?
Albümde, bazı şarkılarda yer alan caz tınıları çok beğenildi. Özellikle ‘Nayino’, YouTube’da 1 milyon izlenmeyi geçti. Biz, eserleri, formatını değiştirmeden, keyifli caz melodileriyle, farklı renkler katarak yorumlamaya çalıştık. Ben müziğe farklı pencerelerden bakmayı seviyorum. Caz, arabesk, türkü; bunların hepsi iç içe harmanlanabilir ve birbirlerine çok derin ve güzel etkiler geçirebilirler.
Bankacılıktan müzisyenliğe giden bir yolculuk… Bu yolculuğa çıktığınız için hiç pişmanlık yaşadığınız anlar oldu mu?
İkisinden de hiç pişmanlık duymadım. Bu iki yolculuk, deneyimlerime, olumlu, olumsuz çok daha detaylı ve bilinçli bakabilmemi sağladı. Kurumsal hayattaki bazı dengeleri müzik hayatına taşıyabilmek, benim kariyerimi çok pozitif etkiledi. Kazanmış olduğum, kriz çözebilme, hedef koyup, o hedefte düzgün adımlarla yürüyebilme, anlatabilme ve dinleyebilme gibi özellikleri, müzik hayatıma entegre edebildim ve çok işime yaradı.
Annelik ve müzisyenlik arasında zor anlar yaşadığınız süreçler oldu mu?
Hiç zorluk yaşamadım. Bizim ailede herkes çalışkan, kendi sorumluluklarını da çok iyi biliyorlar. Müzikle de iç içeler. 2 kızım da enstrüman çalıyor. O yüzden tam tersine, benim müzikle ilgili her çalışmama çok motiveler.
“İYİ BİR MÜZİKALDE YER ALMAK İSTERİM”
Müzikal anlamda bir hayaliniz var mı?
Tabii ki var. Hayaller hiç bitmez. İyi bir müzikalde yer almak isterim, en çok da Moulin Rouge’da. Esasında planlamak istediğimiz bir oluşumdu ama pandemi ile şu anda gündemde değil, belki bir gün olur.
Ülkemizdeki müziğin ve sanatın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Ben, hayata olumlu yönden bakmayı seviyorum. Önce yapıcı ve pozitif düşünmeyi, arkasından da müziği ve sanatı nasıl daha yukarıya çıkarabileceğimizi araştırarak, çok çalışmayı, kendim ve ülkem için bir çözüm olarak görüyorum.
Son olarak Müzikonair aracılığıyla neler söylemek istersiniz?
Müziğe, sanata sahip çıkalım…