Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Açık Radyo’nun karasal yayıncılık lisansını resmen iptal etti. Bu kararın ardından müzisyen Harun Tekin, sosyal medyada duygularını ve tepkisini dile getiren uzun bir paylaşımda bulundu.
Harun Tekin, paylaşımında, ülkede hayatın her zaman bir hayatta kalma mücadelesi içinde geçtiğini vurgulayarak, “Yaşadığın hayatın nasıl bir hayat olduğuna sıra zor gelir. Öncelik hep bir hayatta kalma savaşı herkes için. Kadınlar, çocuklar ve hayvanlar için. Hayattan çok ölümün kutsandığı bir yerdeyiz – çeşitli yollarla.” ifadelerini kullandı. Tekin, toplumun kültür hayatındaki önemli bir unsuru olan Açık Radyo’nun kapatılmasına yönelik endişelerini dile getirirken, bu radyonun kendisi için bir “ev ve okul” olduğunu belirtti.
İşte Harun Tekin’in açıklaması;
Buralarda, yaşadığın hayatın nasıl bir hayat olduğuna sıra zor gelir. öncelik hep bir hayatta kalma savaşı herkes için. kadınlar, çocuklar ve hayvanlar için. hayattan çok ölümün kutsandığı bir yerdeyiz – çeşitli yollarla. “birlikte ne güzel yaşayabilirdik” konulu ümitlerin çok zor zamanları.
açık radyo “kainatın tüm seslerine, renklerine açık radyo” şiarıyla 30 yıldır burada. rtük lisansını iptal etti, sesinin kesilmesi an meselesi. yüzbinlerce kişi gibi benim de evim ve okulum açık radyo. ülkemizin kültür alanındaki dev bir sütunu, toplumun dünyayla bağına ve kendi içindeki ilişkilere dair bir imkan bu radyo. farklılıklar illa çatışma getirmez, birlikten cümbüş de doğar dedirten, ufuk açan, biraz da ördek tüyleriyle uğraşmak gibi bir şey.(enis batur’un ilgili anısı da üstte)
açık radyo’nun da yok edilmesi uygun bulunmuş. bütün kötü haberlerin arasında, bu kez de bir radyo hayattan koparılmak üzere.
tüm bunları kabul etmek de, her birine cevap yetiştirmek de, duyar duymaz öfkeye kapılmamak da mümkün değil ama direnmekten bahsedeceksek bu direnç galiba duygularımıza hakim olarak başlamalı. çünkü en çok duygularımıza ateş ediliyor. kötü haber akışına paralel olarak duygularımıza planlı biçimde ateş ediliyor. hem çaresiz hissedelim hem soğukkanlı düşünemeyelim, hatta düşünceye düşman olalım, hem de bize benzeyenlerle bir araya gelemeyelim diye ateş ediliyor. düşüncelerin yerini duygular alsın, eylem de söylem de düşünceden değil sadece duygulardan beslensin ve en önemlisi gerçek, haklı öfkenin nereye yöneleceği hep kontrol edilebilsin diye.
kadınların özgür ve güvende olmadığı bir yer olmanın laneti, bunu kendine reva gören toplulukların hayatını binbir şekilde çöle, cehenneme çevirirken;
o cehennemde en narinler katledilir, radyolar kapatılır, üniversiteler fethedilirken, bütün bunlara duyguyla değil ancak ortak akılla direnilebilir. bu akıl soğukkanlılıkla öfkeyi, yasla umudu ve hatta hafızayla hayali bir arada “düşünebilirse” bir şans var. bu ileti kalabalığında, bu dikkat dağınıklığı çağında bir şeyler söylüyor ve bir şeyler değişsin istiyorsak, o ortak akla ulaşabildiğimiz ölçüde olacak. yoksa herkes kendi payına düşene razı olacak.