Emre Saygı’nın hazırlayıp sunduğu ‘Hadi Be’nin konuğu, ünlü şarkıcı İrem Derici idi.
İşte o samimi röportaj;
“BABAMIN ALDIĞI EVİ SATIP KLİP ÇEKTİM”
Zamanında babam bir ev almıştı, ‘Bana bir şey olursa başınızı sokacak bir yeriniz olsun’ diye. Kutu gibi çok tatlı bir evdi. Ama artık sahne kıyafetleri, onlar, bunlar derken biraz daha genişlediğim için ‘Ben bunu satayım, üzerine para ekleyip yeni ev alayım’ diye düşündüm. O parayla gittim 2-3 tane klip çektim, o da gitti. Elde avuçta bir şey kalmadı
“OYUNCULUK YAPMAYI ÇOK İSTERİM”
Oyunculuk yapmayı çok isterim. Becerebileceğimi, kotarabileceğimi düşünüyorum. Özellikle komediyi. Doğaçlamam iyidir. Katıldığım skeçlerde ‘yardırella’ şeklindeyim. Zaten yıllarca tiyatro oynadım. Çok pis de korku oynarım. Zaten beni gece görsen korkarsın.
“TARKAN’IN HAVLUSUNU YIKAMADIM, BAŞUCUMDA DURUYOR”
Tarkan’la düet bir ütopya benim için, hayal. Çıldırdım adamın konserinde görmediniz mi? Harbiye konserinde havlusunu kaptım, başucumda duruyor hâlâ. Yıkamadım bile. Zaten yıkamak için almazsın.
“BİR HAFTA ÖNCEDEN BENDE KARIN AĞRILARI BAŞLADI”
Bizim vokalimiz ortak; Altay. Canım ciğerim. Altay’a çok rica ettim. ‘Bak ben ölüyorum. Sağır sultan biliyor hayranlığımı. Ne olur beni tanışmak için kulisine aldır 2 dakika’ dedim. O aurayı yaşamak istedim. Bir de bir fotoğrafım olsun ölmeden Tarkan’la diye. Bir hafta öncesinden bende karın ağrıları başladı, ‘Allah! Tarkan’la tanışacağım, fotoğraf çektireceğim’ diye. Kulise girdim. O kadar güler yüzlü, o kadar sevimliydi ki. ‘Ya çok şekersiniz, izliyorum ben de sizi sahneden. Çok güzel enerji verdiniz bana. İyi ki geldiniz’ dedi. Ben konuşamadım. Fotoğrafımız çekildi sonra. Ben fotoğrafta ‘evde yokum’ zaten. Tarkan’ın yanında güzel çıkmak diye bir şey söz konusu değil. O kadar güzel ki, o kadar ışık ışık ışık. Sağ olsun dünya şekerliği yaptı sahneden. ‘İrem Derici de son yıllarda çok sevdiğimiz biri. Sesi, çılgınlığı, bayılıyorum ona’ filan. ‘Abi Allah aşkına havluyu ver bana, at!’ dedim. ‘Havlu, havlu’ diye yalvardım. Öptü, havluyu attı. Ben ömrümde öyle çığlık attığımı, öyle sevindiğimi hatırlamıyorum. Havlusu bile parfüm kokuyor. Ama eşinden izin aldım.
“7 KİLO ALDIM, DOMUZ GİBİYİM”
“Adı yoğun bakım olunca insanlar korkuyor. Zannediyorlar ki ölüyor. Ama aslında ne biliyor musunuz; hastanede normal odada yattığınızda, bir operasyon geçirdiğinizde 3 saatte bir, 5 saatte bir ateşinize, tansiyonunuza, satürasyonunuza bakılır. Yoğun bakımda onu yarım saatte bir yapıyorlar. Bilinçli olarak bu kadar zayıfladığım zannedildi. Televizyon programı çekiyorum, ondan sonra uyumadan oraya buraya gidiyorum. Günde üç konser verdiğim oldu. Bu kadar Android gibi davranırsam kendime, böyle olur. Herkesin başına geliyor, kimisi daha ağır geçiriyor, kimisi daha hafif. Şimdi iyiyim Allah’a şükür. Mis gibiyim, domuz gibiyim. 7 kilo aldım, 56 kiloyum şu anda. 42-43 filan yazıyorlardı gazetede. En az 49’a düşmüştüm.
“BABAMDAN İLK TOKADI CİPS YÜZÜNDEN YEDİM”
Babam soğan, sarımsaktan tiksinir. Bizi evden kovmuşluğu var zamanında. Bir cipsi vardı, peynirli soğanlı. Kuzenimin sünnet düğününe gidiyoruz Ankara’ya. Mola verdik. Bunlar gömüldüler etleri yiyorlar, ben cips yiyorum. Soğanlı peynirli. Babam ‘Mideme oturdu, ver şuradan tuzlu bir şey, ağzımın tadı değişsin’ deyip elimden cipsi aldı. Tam ‘Baba o soğanlı’ diyecekken attı ağzına, bir çiğnedi, döndü tükürdü. Kalktı, ‘Sen benim soğan, sarımsak yemediğimi bilmiyor musun?’ dedi ve pat diye tokadı gömdü! Osmanlı tokadı ama öyle böyle değil.