1. Merhaba Murat bey MüzikOnair’a hoş geldiniz. Özel televizyon tarihinin en kıdemli en önemli isimlerindensiniz. Öncelikle bilmeyenler için TV yöneticiliği kariyer hayatınız ilk olarak nasıl başladı. Biraz bahsedebilir misiniz?
Merhabalar, hoş buldum… Özel kanallar dönemine ilk günlerden beri şahitlik etmek güzel bir duygu, değişen teknolojiler, izleme davranışlarına uyum sağlayabilmek, yeni dönemde de oyunun içinde olmak hem heyecanlı hem de insana iyi geliyor. Ben aslında Makine Mühendisiyim, Tofas da fabrika da çalışırken, Leasing sektörüne geçerek Bankacı oldum, iktisat grubunda, Erol Aksoy’du sahibi, zaman içerisinde ki 6-7 sene sonra , grup Show TV yi kurdu. Ben de ilk olarak Aloshow, ardından Show Radyo derken medya tarafına geçtim bu şirketlerin Genel Müdürü olarak. O dönemde Show TV yönetimi Güneri Civaoğlu, Nuri Çolakoğlu ve Faruk Bayhan ve Ersin Tatar dan oluşuyordu, ben de onlarla koordineli olarak Show TV’de muhtelif sorumluluklar almıştım. Zamanla Güneri bey ,Nuri Bey ayrıldı, Faruk Bey Genel müdür olduğunda beni program direktörü yaptı , Aloshow, Radyo genel müdürlüğü yanı sıra Show TV de aktif rol almaya başlamıştım, zaman içinde Faruk abi de ayrılınca kendimi Show TV Genel Müdürlüğü görevinde buldum, Erol Bey adına cesur verilmiş bir karardı.
2. Bugüne kadar Show TV, CINE5, Kanal D, Star TV ve D-Smart’ın yönetiminde bulundunuz. Sürpriz bir kararla Kanal D deki genel müdürlük görevinizden ayrılarak reyting rekortmeni işlere imza atan Medyapım ile anlaştınız ve bir çok yapım şirketinde ortaklığı olan Medyapım grubunda CEO olarak görev yapmaya başladınız.Peki tv yöneticiliği ile yapım şirketi yöneticiliğini karşılaştıracak olursak neler söylemek istersiniz?
Televizyon yöneticiliği ve Yapım şirketi yöneticiliği çok benzer gözükse de ciddi farklılıklar taşıyor. Kanal bir işi satın alınca yapım şirketinin o işi belirtilen tarihte getirmesine kadar bekliyor ve bir şey yapması gerekmiyor. Yapım şirketinde ise tam o noktada müthiş bir iş yükü başlıyor, senaryolar, kontratlar, oyuncular, menajerler, mekanlar, vasıtalar, her birisi onlarcan kontrattan yüzlerce insanın işe giriş işlemlerinin yapıldığı, nakit akışlarının coştuğu ayrı bir dünya. Oysa bu hareketlerin hiç biri kanalda olmaz, eski tabirle kaset gelir tek fatura kesilir o kaostan kanalın haberi bile olmaz. Sadece seçilen mekan, cast, yayın günü vs. konusunda görüş alışverişleri yürür… Kanalda ise günlük akış planlaması, doğru gün secimi, kanalın performansının artması , doğru proje secimi, teknik ve yatırımlar ile doğru kar zarar planlaması en önemli rutin işler.
Ama özüne baktığında iki tarafın da ortak olduğu tek nokta iyi bir işe karar verip seçeceksin, iyi reyting aldırmak için elinden geleni yapacaksın, kanal da yapım şirketi de hem buradan hem yurtdışından para kazanacak. Gerisi teferruat. Gemi aynı gemi…
3. Dijital içerik platformları son dönemde dünyayı etkisi altına almaya başladı. Dijital medya alanında Türkiye’de sizce nasıl değişimler yaşanacak? Yoksa artık televizyonlar ölüyor mu?
Televizyonlar çıktığında radyolar nasıl ölmediyse dijital platformlar çıkınca televizyonlar da ölmez. Radyoların mobilyaları değişti sadece o radyolar evde yok ama, arabada, mobilde vs aynı radyolar hala var. Televizyonlar da kutu olarak değişebilir, mecra izlenme sekli değişebilir ama içerik her zaman izlenir.. TV evde sosyal bir olay televizyon bir bilgisayar veya telefon değil, bilgisayar veya telefon da bir televizyon değil, biri sosyal diğeri bireysel olgular. Hepsinin yeri farklı… Türkiye gibi sosyal ülkelerde televizyon izleme alışkanlıkları en az 1 on sene daha değişmez. Zaman içinde gençler diğer platformlara kayabilir ama unutmayın ki toplumlar yaslanıyor ve hepimiz yaslandıkça ana babalarımız gibi davranıyoruz.. Dolayısıyla en az 10 yıl değişmez, mobil hayat, marjinal içerikler, bireysellik, genç nüfusta bir dönem çalışır ama dünya bile aileyi bir arada tutmayı esas mesele haline getiriyor bir çok sorunun önüne geçmek için. Sonuç dijital platformlar yerel olarak hiçbir yere varamaz , bu işe para yakmaya can dayanmaz, global firmalar da yerel TV’nin yerini asla tutamaz.
4. Günümüzde artık dizilere çok şans verilmiyor. Bir dizi 2 ya da 3 bölümde tutmadıysa hemen yayından kaldırılıyor ve o kadar çok dizi başlayıp bitiyor ki izleyiciler bile takip etmek için yetişemiyor .Eskiden böyle bir durum yoktu. En azından bir diziye daha fazla şans veriliyordu.P eki bu konuda genel etken dijital platformlar mı oldu. Yani Türk dizi izleyicisi artık dijitale mi kaydı?
Hayır, reklam piyasası çok iyi gidiyor kanallar bir an önce reyting alan işlerle piyasadaki parayı kapmaya çalışıyor, diğer konu da Türkiye de çok izlenen yani reyting alan dünyada çok satılıyor.. iş tamamen ekonomik realite. Rekabet çok kimse vakit kaybetmek istemiyor.. Bu da riskli bir oyun çünkü izleyici çok akıllı su kanal dizilerin arkasında durmuyor deyip iş başlamıyor ben Kanal d ye gittiğimde bunun acısını çok çektim, algıyı değiştirmek 1 yılımı aldı. Fokus grup yaptırıp izleyicinin kanalla derdi ne neden gelip bakmıyor dedik ilk konu bu çıktı.. izleyici sadakatini kaçırırsan elinden işin zor.
5. Bu arada dizilerin süresinin uzun oluşu çok şikâyet edildi. Öte yandan 60 dakikalık diziler de denendi, tutmadı. Peki bu konuyla ilgili sizce başka neler yapılmalı?
Türkiye deki reklam fiyatları son dönemde yükselmesine rağmen kanalları kısa dizi yaparak 60 dakikada sadeve 12 dakikalık reklam süresiyle besleyemez. Ayrıca 120 dakikalık diziyle 60 dakikalık dizi maliyeti de yarı yarıya daha ucuz olmuyor, %10-15 daha ucuza çıkıyor. Bu konuda gerçekte izleyicinin bir şikayeti var mı emin değilim. Eko sistem izin verse hepimiz isteriz daha tempolu hızlı işler üretmeyi de izlemeyi de ama kanallar karar vermeli önce bu işe..
6. Medyapım bir dönem en çok izlenilen sitcom dizilere de imza attı. Tatlı Hayat, Dadı dönemin en çok ses getiren sitcomları oldu. Peki Medyapım’ın yeni sitcom projeleri olacak mı?
Genel olarak dünyaya kadın dramaları satıyor ve eko sistemin en büyük lokomotifi o. Komedi ve sitcomlar, cok iyi yazıldığında ve adapte edildiğinde o ülkede başarılı oluyor dıgru ancak komedi lokal bir olgu olduğu için yurtdışı satısında başarılı olmuyor.. arjantinde bir ev hanımı bizim güldüğümüze gülmüyr mesela.. aynı zamanda sit comları drama gibi uzun bölüm yapamıyorsunuz, onun bir temposu ve dozu var.. Son dönemde bu yüzden kimse üretmez oldu. Komedi ve sitcomların en büyük avantajı yayın anlamında defalarca kullanabiliyorsunuz, her seferinde makul bir rating alıyor.. dram da bildiğiniz birşeyi tekrar izlemezsiniz ama komedi dizileri filmleri tekrar tekrar izlenir.
7. TV yöneticiliği yaptığınız dönemde sektöre bir çok format kazandırdınız. Bunlardan biride tartışmasız en çok ses getiren ‘’Biri Bizi Gözetliyor’’ oldu. Peki televizyonculukta tutan bir formatı yeniden denemek,benzerlerini yapmak doğru mu?
Televizyonculukta mümkünse kendini bile tekrar etmeyeceksin, taklit etmeyeceksin.. tüm tutmuş formatlar zaman içinde tekrar denendi ama tutanı ben pek tekrarlamıyorum… Bırakın tekrarı çogu zaman aynı programın 2. Sezonları bile 1. Kadar iyi sonuç vermeyebiliyor.
8. Hülya Avşar’la aile dostluğunuzun olduğunu biliyoruz. Bir dönem Show Tv’nin Medyapım imzalı lokomotif programlarından birisiydi Hülya Avşar Show. Peki şimdi tekrar medyapım imzalı bu projeyi TV yada dijital platformlarda görebilir miyiz?
Şöyle , biraz önce konuştuğumuz gibi uzun diziler sebebiyle prime time 2. ve 3. kuşaklar yok oldu dizi tekrar saatine döndü. Eskiden Hülya Avşar Show, beyaz Show, Zaga gibi programlar, prime time 2 ve 3. Kuşaklarda yer alırdı, reyting ve reklam değerliliği vardı.. şimdi o kuşaklar kalmayınca bu programlar da yer bulamıyor TV’lerde.. zaten gündüz programları da 2-3 saat sürdüğünden program çesitliliği kalmadı. Ağırlıklı kadın programı yayınlayan TVler oldu ana kanallar.. Zaten tematikleşmeyle, çocuk, spor, haber vs kanalları diğer hedef kitleleri kendine aldı. Ama evler de %70 tek TV olduğundan reyting sistemindeki hedef kitle kırılımları daha önemli hale geldi reklam veren acısından..
Platformlar da görebiliriz, var zaten yeni nesil talk Showlar, Hasan Can gibi gençlerde, belki platformlar daha ağırlıklı gençlerin abone olduğu daha AB ağırlıklı olduğu için ve kısa içerik sevildiği için o tarz bir format ve isimlerle denenebilir tabii ki…
9. TV yöneticiliği yaptığınız dönemde Tv’ye kazandırdığınız unutamadığınız format programlar, diziler hangisi?
En sevdiğim BBG ve Pop Star program olarak. BBG de RTÜK başkanıyla kapatma kavgasına katıldım Ateş Hattı programında sonra 5 sene daha devam etti, kapatamadılar .. Pop Star da başarısından restaurantlardan faxlar mailler geliyordu lütfen erken bitirim müşteri gelmiyor diye.. aslında formatların hepsini çok severek yaptık ben kendimi diziden cok formatcı televizyoncu diye gördüm.. İlk yaptığımız Kim 500 Milyar ister bakın hala devam ediyor. Onun keyfini unutamam. Ama gelgelelim zaman ve eko sistem dizilere daha cok dönmemize neden oldu. Allahtan bir tek Acun benden el almış olmalı ki başarıyla ve inançla televizyonculuğu o yönde dünya çapında yapıyor.
10. ‘’Medyapım denilince insanın aklına sadece dizi değil stüdyo programları da geliyor. Buzda Dans, Şarkı Söylemek Lazım, Kim milyoner Olmak ister, Popstar Türkiye gibi bir döneme damgasını vuran bir çok formata Medyapım imza attı. Peki şimdilerde yeni formatlar var mı? Türk izleyicisi yeni program formatlarını artık özledi. Medyapım olarak gerek TV’ye gerekse dijitale format çalışmalarınız olacak mı?
Anlattığım sebeplerden ötürü böyle bir odaklanmamız yok ama son bir kac yılda dünyada cok ses getiren 2 parlak formatı ; Benimle Söyle ve Maske, yine Medyapım yaptı, kendi çaplarında başarılı da oldu, ama dediğim gibi televizyon kanalları da bu konuda istekli değil yapımcılar da çünkü burada da para kazanamıyorsunuz, yurt dışına da satılamıyor. Ancak özgün format olmalı falan ama kimsede öyle bir istek yok gördüğüm. Bana göre televizyonlarda 7 gün dizi yerine 1 gün eğlence (Şarkılar Bizi Söyler, Güldür Güldür gibi) , bir gün yabancı film falan olmalı ama şu anda sistem full diziye döndü, bu da senarist, ekip, iyi proje falan bulmayı cok zorlaştırdı. Dijital platformlarde dünyada Türk dizileri cok tutunca burada dizi siparişi veriyorlar, diğer formatlara erişimleri daha kolay zaten orijinalleri ellerinde var. Özet , formata çok yükselten bir sey olmadıkça girmeyiz diyebilirim. Bazı işler vardır, bu parlak projeyi yaparsa Medyapım yapar diye, yukardaki 2 proje de onlardı…Belki böyle bir şey çıkarsa olabilir..
11. Röportajımıza katılarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak MüzikOnair okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Okudukları için teşekkürler, sevgilerimi sunuyorum, sizin de yolunuz açık olsun…
Röportaj
Alper ERGEZ / MüzikOnair