Kanaltürk Radyo prodüksiyon görevlisi Muammer Saral bu haftaki konuğumuz!..
İŞTE O RÖPORTAJ!..
Özcan BEYLAN : Muammer bey,öncelikle bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. kısaca kendinizi bize anlatır mısınız?
Muammer SARAL : Kendimi ve çevreyi anlamaya çok çaba sarfeden biriyim, Sokratesin “kendini tanı!” önerisini ciddiye alıyorum galiba… hatta zaman zaman kendimin elini sıkıyor ve yanağımdan makas alarak tanıştığımıza memnun oldum bugün size çiğ köfte ısmarlayabilir miyim ? Çiğ köfte gözlerinizin güzelliğini açığa çıkartıyor da diyorum, o derece. Edebi olarak ifade etmem gerekirse; dereyi bile yaramayan asa, doğru söyleyen yalancıyım, gözü açık yarasa, çizemediğim mutluluğun ressamıyım.
Özcan BEYLAN : Daha önce Best Fm’de yayıncı ve prodüksiyon sorumlusu olarak çalışmıştınız. Best FM’i özlüyor musunuz?
Muammer SARAL : Best Fm benim okulumdu, yedi sene boyunca çok acayip insanlar tanıdım ve onlarla beraber çok acayip işler yaptık, sevdiğim ve sevildiğim bir yer… Ve en önemlisi sevgili Mutlu Yeşiltepe ile beraber laklakshow isimli zamanın ötesinde bir radyo programı hazırladık. Tüm bunların ışığında özlediğimi söyleyebilirim. Ama şu bir gerçek ki hayat devam ediyor ve Kanaltürk Radyo’da da çok mutluyum. Farklı bir sorumluluğum var ve kendimi eskisinden daha hızlı bir şekilde geliştirdiğimi düşünüyorum. Bir de serde özlemek var hakikaten, akşam banyoda gördüğü salyangozu sabah uyanıp göremeyince içi burkulan biri olarak; işten eve döndüğümde şu anki radyomu nasıl özlüyorsam, Best Fm’i de öyle özlüyorum işte.
Özcan BEYLAN : Orada yaşadığınız ve unutamadığınız ilginç anılarınızdan bir iki tanesini anlatır mısınız?
Muammer SARAL : Laklak show gece 24.00- 02.00 saatleri arasındaydı biliyorsunuz. E insanın bazen haliyle uykusu geliyor…
işte o uykumun geldiği günlerden birinde niye bilmiyorum aklıma o zamanki Genel Müdürümüzün odasında uyumak geldi. Böyle ayakkabıları çıkartıp elime kitap alıp aşırı rahat bir şekilde Müdürümüzün divanına kurulmuş malihülyalar görüyordum ki kapı açıldı ve pek saygıdeğer patronumuzla göz göze geldim. O an bir çok şey düşündüm, neden buradayım ? Başka yatacak yer mi yoktu ? Acaba beni ne zaman kovacaklar ?
ovmadan önce yönetim kurulu çember yapıp kahkahalarla beni birbirlerine ittirerek dövecekler mi ? Filan gibi…
Bunları düşünürken hala saygıdeğer patronumuzla bakışmaya devam ettiğimizi farkettim, kolay gelsin diyerek iğneleyici ve müphem bir veda ile kapıyı kapatmasaydı büyük ihtimal ile ben hala orda patronuma bakıyor halde hayatıma devam ederdim diye düşünüyorum. Hayat işte.
Özcan BEYLAN : Radyoculuğun dışında ilgilendiğiniz başka işler de var mı?
Muammer SARAL : Şu an elimde televizyon projeleri, stand up metinleri ve şiir kitabı taslakları var… Üşenmezsem hepsini değerlendirmek istiyorum, hayırlısı olsun diyelim.
Özcan BEYLAN : Yeniden radyo programı yapmak istiyor musunuz? Yoksa prodüksiyon benim işim mi diyorsunuz?
Muammer SARAL : Beni Radyo Prodüksiyonu olarak en iyilerden biri; Cengiz Saral yetiştirdi. Ve şu anda ben de en iyilerden biriyim… Teknik anlamda farklı bir tarzım olmasının yanı sıra yaratıcılık ve fikir bakımından da bir çok arkadaşın önünde olduğumu düşünüyorum. Ama bu benim için yeterli değil. Allah nasip kısmet ederse, hafta içi her gün yayınlanacak, prodüksiyonun da bol olduğu bir şov programı hazırlayıp-sunmak istiyorum.
Özcan BEYLAN : Radyoların günümüzdeki yeri ve önemi nedir? Radyoların ayakta kalması neye bağlı?
Muammer SARAL : Radyolar sosyal medyanın ortaya çıkıp ağırlığını hissetirmesiyle beraber bir dönüşüm yaşadı diyebiliriz. Eskiden sadece gazeteler, okuyucu talebi doğrultusunda haberlerini televizyonvari yapmak ve görsele ağırlık vermek zorunda kalırken, günümüzde radyolar da bu şekilde bir politaka izlemek zorunda kaldı.
Eskiden gizemli, merak edilen, ulaşılmak istenen ama ulaşılamayan Doktor House-Behzat Ç vari radyocular makulken şu anda aktif, paylaşımcı, sosyal medyada etkin, her an hayatın içinde ve “bizden biri” radyocular ve görselliğe ağırlık veren, alternatif müziklerin-sanatçıların yok sayıldığı radyo kanalları tercih ediliyor. Buna iyi yada kötü demek gelinen noktayı eleştirmek benim haddim değil. Subjektif olarak düşüncem gelinen noktanın yetersiz ve kısır olduğu yönünde. Bir çok insanın radyoyu; bilinçli ya da bilinçsiz yalnız olmadığını anlamak ve kanıtlamak için dinlediğini düşünüyorum, otomasyon içinde boğulan ve “canlılık” özelliğini yitiren kanallar hem kendi dinleyicisini hem de genel olarak radyo dinleyicisini bu iletişim ağından kopartıyor.
Özcan BEYLAN : Günümüzde radyo piyasasının en büyük eksikliği nedir sizce?
Muammer SARAL : “Alternatif” kategorisine giren her türlü müzik, program, sanatçı, konsept risk olarak görülüyor. “Dinleyici kaybettirir” paranoyası ne ileri, ne de geri gitmemize izin vermiyor. Tabi birde Patron-Yönetici-Programcı arasındaki kopukluk ve bakış açısı farklılıkları var. Bu iki konunun çözülmesi ve sağlam bir “Radyo Etiği” oluşturmamız lazım.
Özcan BEYLAN : Prodüksiyon bir radyo için ne derece önemli? Açıklar mısınız?
Muammer SARAL : Prodüksiyon en sade biçimiyle kurgudur. Tanıtım, jingle, swp, mix, hookmix, edit, seslendirme gibi bir çok karizmatik şeyle uğraşıyoruz :). Nasıl ki bir romanın iyi olması o romanın kurgusuna bağlı ya da bir filmin iyi olmasının sebebi hikayesinin kurgusuyla beraber çekilen videoların en iyi sırayla yan yana getirilmesine bağlı ise Radyo’da da “güzellik” ve “akılda kalıcılık” prodüksiyona bağlı. İşin özeti, bize daha fazla maaş verin bizde ev alıp kirasını yiyerek lüks içinde yaşayalım… Röportajın başından beri söylemek istediğim budur efendim. :)
Özcan BEYLAN : Son olarak Müzikonair.com olarak düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Muammer SARAL : Radyolara ve Radyoculara değer veren ender sitelerden birisiniz. Bu camianın içinden haberleri ve sektöre dair gelişmeleri sizin aracılığınızla takip ediyoruz. Her şey için teşekkürler!