Müziğin güçlü sesi Selami Şahin, geçmişten bu güne kariyeri ve özel hayatını anlattı…
Yeni albüm hazırlığındasınız…
Hayatımın en güzel 10 bestesini hazırladım. Eşle dostla otururken biraz mırıldanıyorum, “Selami Abi, sen ne yaptın böyle?” diyorlar.
Sanat hayatınızda 51 yılı bitirdiniz. Koca bir ömür resmen…
Çocuk yaşta ünlendim. 51 yıl rüzgar gibi geçti. Hâlâ sahneye ilk günkü heyecanımla çıkıyorum. Aşığım çünkü. Dünyaya bir daha gelsem yine besteci, yine müzik adamı olurdum.
Yaşınız da 69, “Eyvah! Yaşlandım” diyor musunuz?
Yemek güzel, yemeyi bilirsen. İçmek güzel, içmesini bilirsen. Herkes geçecek o yoldan. Kendine bakacaksın ama. Eşim ilgileniyor, çocuklarım ilgileniyor. Allah’ıma şükürler olsun güzel bir hayat yaşıyorum.
İlk besteniz ‘Sen Mevsimler Gibisin’ ile Altın Kelebek ödülünü almışsınız… Nedir hikayesi?
Kumburgaz’da bir müzisyen arkadaşımla çadır kiraladık. O ara yeni yeni ünleniyordum. Ama henüz kendi bestelerim yoktu. İki kız bir de oğlan yanıma geldi. Kızlardan biri çat pat İngilizcesiyle, “Oyuncu musunuz?” dedi. “Yok şarkıcıyım” dedim. Almanmış, adı Eva. Başladık gözlerle konuşmaya… Üç gün üç gece büyük aşk yaşadık. Bir sabah kalktım, baktım ki yanımda yok.
Nereye gitmiş?
Kahvaltıya inmiş sandım. Meğer Almanya’da sevgilisi varmış. O gelmiş. Baktı gözlerime, “Ne yapayım” der gibi. Elimdeki kavalı çalmaya başladım, “Yalancı dünya gibi yalancısın sevgilim, sen mevsimler gibisin, değişirsin sevgilim.” Onu dünyaya benzettim, yalancı… Mevsimlere benzettim, değişken… Bana ilk bestemi yaptırdı, yılın eseri oldu.
Türkçeyi 7-8 yaşlarında öğrenmişsiniz. Notayı nasıl öğrendiniz?
Antakya’nın köylerinde yaşıyorduk. Annem rahmetli Mısırlı bir Arap’tı. Türkçe bilmezdi. Notayı kendi kendime öğrendim kitaplardan. İlkokula gittim bir tek. Okulda öğretmenlerim, “Sesin çok güzel oğlum, sen şarkıcı ol” derdi. Bunu aklıma yazdım.
Eee?
İstanbul’a geldim. 15 yaşımdayım henüz. Ne cesaret! Bir film izlemiştim ‘Beyoğlu Piliçleri’ diye. Demek ki Beyoğlu, İstanbul’un en meşhur yeri dedim kendi kendime. Oraya gittim. Gömlek ütüledim, tuvalet temizledim, komilik yaptım. Baktım böyle şarkıcı olunmayacak, belli.
Sizi yönlendiren, yardım eden yok muydu?
Kimse yok. O zaman Unkapanı yok, bir yerden duydum plakçıların yeri Sirkeci’de diye. Oraya gittim. Bir plakçıda çalışmaya başladım. Rahmetli Avni Anıl ve İrfan Özbakır patronlarımdı. Onlara, “Şarkıcı olacağım, bana plak yapın” dedim. “Evladım sen ilkokul mezunusun. Nota bilmiyorsun. Olmaz o iş” dediler. Şirketin sahibi Recep Dengin oradaydı. “Durun bakalım, bir okusun dinleyelim sesini” dedi. Şarkımı okumaya başladım. Hepsi ayağa kalktılar, “Yok böyle ses” dediler. İki 45’lik yaptılar bana.
Hangi yıldı?
Yıl 1966. Televizyon yok, TRT radyosu var sadece. Sonra kendi kendime nota öğrendim. İnsan çalışırsa her şeyi yapar. Gençlere tavsiyem budur.
Şarkılarınız hep romantik. Ama dikkat ettim, hiç beddua yok…
Canımızı yakan şeyler de yaşadık. Ama asla, “Tanrı canımı alsın, mezarıma gelme” diye şarkı okumam. Beddua etmem. Her zaman yaşadığımı yazarım. Öyle “Hadi bugün beste yapayım” demem. Şükürler olsun, Türkiye’de Zeki Müren’den Bülent Ersoy’a, Sezen Aksu’dan Tanju Okan’a kadar şarkılarımı okumayan kimse yok.
Zeki Müren ile tanışmanız nasıl oldu?
18-19 yaşlarındaydım. Sıraselviler’de Kulüp 12 vardı. Şarkıcı, oyuncu, gelmeyen yoktu. Yılmaz Güney’i de orada olurdu, Zeki Müren’i de… Bir gün arka tarafta oturmuş kahve içiyorum. Geldiler yanıma, “Zeki Müren Beyefendi geldi, sizi masasına davet ediyor” dediler. Koşarak gittim, “Elinizi öpeyim” dedim. “Estağfurullah Selamiciğim, helal olsun sana çocuğum! Sesin muhteşem. Yeni albüme gireceğim, senin yönetmeni istiyorum” dedi.
Siz daha o yaştayken size nasıl güvenip teslim oldu?
Hissetti demek ki. 10 albümünü yönettim. 30 şarkımı okudu. ‘Gitme Sana Muhtacım’, ‘Ne Zaman Gelirsen Gel Başıma Taç Olursun’, neler neler var… Bülent Ersoy’un ilk albümünü de ben yönettim. Üç milyon sattı. Şarkılarımı verince onların güzel taklidini de yapardım. İbrahim Tatlıses can dostumdur. Taklidini yapardım, “Abi aynı benim kimin okiysen, Kuran aşkına şaşırdım” derdi (gülüyor).
Didem Şahin ile 32 yıldır evlisiniz. Sırrınız ne?
Sana yapılmasını istemediğin şeyi karşındakine yapmayacaksın. Akıllı insanlar mutlu yaşar. Yüz güzelliği insanı 24 saat etkiler. Ama ruh güzelliği bir ömürdür. İyi ki onu tanımışım. İyi ki evlenmişim. Bana üç çocuk vererek dünyanın en güzel armağanını sundu. Minnettarım ona.
Eşinize yazdığınız bir şarkı var mı?
Eskiden gazino sezonu bir buçuk ay sürerdi. Bir gün, “Şu eve güneş batmadan gel, kurban keseceğim” diye sitem etti. Kendimi onun yerine koydum. “Akşam olmadan, güneş batmadan gel, beni yalnız bırakma” şarkısını yaptım. Bir gün yine benim yoğunluğumdan şikayet ediyor, “Çocuklarla ben uğraşıyorum, annemle konuştum, gidiyorum ben, ayrılacağım” dedi. “Gidersen git, ardından bakarsan namert olayım” dedim. ‘Özledim teninin kokusunu özledim’ şarkımı da Didem’e yaptım.
Kaynak: POSTA