RadyoUlusalYerel

İyi Bir Radyo Programcısı Olmanın Kırk Altın Kuralı

muzikonair-ozel-haber-banner

Radyo programcısı Fikret Kocamaz’ın, kişisel web sitesinde radyoculuk üzerine yazdığı yazıyı aşağıdan okuyabilirsiniz!..

İŞTE O YAZI!..

“İyi Bir Radyo Programcısı Olmanın Kırk Altın Kuralı

Dijital devrim dünyayı her geçen gün değiştiriyor. Uygun cihazlarınız varsa, artık evde bile bir web radyosu açıp yayın yapmanız mümkün. Ama bu konuda pratik uygulamalara dayalı Türkçe kaynak yok gibi. Yeni başlayanlara bir rehber olması ve profesyonellere hatırlatıcı bir çerçeve çizmesi için, tecrübelerimden yola çıkarak bir kural manzumesi derledim. Farklı radyo, program türleri ve yayıncı kişilikleri için ortak ve mümkün olduğunca
somut tavsiyeler olmalarına özen gösterdim. Gerekeni bilmek kolay, yapmak zordur. Radyo dünyasında yıllarını geçirmiş biri olmama rağmen bu, benim için bile hala böyle. Faydalı olmasını umarım.

*PROGRAMDAN ÖNCE*

1. Hazırım, gelsin!

Programa önceden hazırlanmak önemlidir. Müthiş düzenli olması gerekmiyor ama en azından söz edeceğiniz konuları ve ne çalacağınızı aşağı yukarı bilmelisiniz.

2. Bir içki daha?

Dinleyicinizi iyi tanıyın. İlgi alanlarını ve onları en çok heyecanlandıracak sanatçıları da tabi. Programınızın dinleyicilerinin yaş ortalaması yirmi üç ise, altmışlı yıllardan klasikler köşeniz umduğunuz kadar iş yapmayabilir.

3. Gak… Guk… Pardon, baştan!

Programa girmeden önce tüm metni yazmak, eğer yeterince tecrübeli değilseniz okuyormuşsunuz duygusu verebilir. Üstelik sizi tembelliğe alıştırır, hem de çok zahmetli olur. (Tabi eğer bir metin yazarınız ve ciddi bir canlı yayın tecrübeniz varsa, o ayrı.) Eğer hiç yazmazsanız o zaman da direksiyonu toparlayamazsınız. En güzeli, konu başlıklarını ve anahtar cümleleri not etmek ve bu iskelet üzerinden gitmektir. Böylece söz edeceklerinizi atlamaz ve zamanı daha iyi kullanırsınız.

4. Sihirli Formülü Bi Bulsam!

Müzik ağırlıklı bir program mı yapıyorsunuz, içerik ağırlıklı mı? Bunun her zaman farkında olmalısınız. Buyurun, tecrübeyle sabit, basit bir formül. Müzik programında reklamlar, haberler ya da canlı bağlantılar tek seferde bir şarkı süresini geçmemeli. Konuşma ağırlıklı bir programda ise iki şarkılık süreden fazla müzik ya da reklam arası verirseniz, dinleyicileriniz sıkılmaya başlayacaklardır.

5. Uçur bizi RSS!

Bir Rss servisi kullanın. Böylece Takip ettiğiniz haber kaynaklarını tek bir noktada toplayıp kategorize edebilir, hazırlık sürecinizi hem daha hızlı, hem daha etkili hale getirebilirsiniz. Multiplatform çalışıyor olması işinize yarayacaktır. Radyoya yeni başladınız ve henüz para kazanmıyorsunuz, tamam. Sorun değil. Bir çoğu bedava.

6. Stüdyoda bıraktığım kağıtları gören var mıı?

Yıl 2015. Ağaçları rahat bırakın ve internet üzerinden bir online not defteri hesabı açın. Böylece notlarınıza herhangi bir bilgisayardan, tablet ya da cep telefonunuzdan, kısaca her yerden ulaşabilir, otobüste yolculuk ederken bile program hazırlığı için gerekli notları alabilirsiniz. Asistanınız ya da iş arkadaşlarınızla ortak etkileşimli notlar oluşturup, bilgi paylaşımında bulunabilirsiniz. Bir yandan da geriye dönük arşiv biriktirmiş olursunuz.

7. Merhaba, ben mal!

Bir kulağınız gündemde olsun. Daha önceden hazırlığınızı tamamlamış olsanız bile güvenilir kaynaklardan gündemi şöyle bir tarayın. Siz radyoya gelirken henüz haberinizin olmadığı bir toplumsal felaket ya da önemli bir gelişme yaşanmış olabilir. O an yoldaki bir çok kişinin de haberi yoktu, insanlık hali. Ama siz maalesef bir yayıncısınız. Stüdyodan içeri girip “Merhaba, ne harika bir gün!” dediğinizde, gelen mesajlardan ne demek istediğimi anlayacaksınız.

8. Yes, it is a pencil too, but a strong one.

Yabancı diliniz olsun. Bu, programınızı hazırlarken kat be kat fazla içeriğe ulaşmanız demek. Ne tarz bir program yaptığınız ya da yayında yabancı dilinizi kullanıp kullanmadığınız önemli değil. Ancak yabancı müzik çalan bir radyoda çalışıyorsanız, zaten bu neredeyse bir zorunluluk haline gelecektir.

9. Bu ne çıldırtan denge!

İçeriğinizi programa dengeli şekilde yaymalısınız. Güçlü şarkılarınızı ya da en ilgi çekici konularınızı birbiri arkasına harcar ve geri kalanında öylece oturursanız, o iş olmaz. Her on beş dakikayı bir dilim gibi düşünün ve dengeyi bulmakta bu formülü kullanın. Eğer bir dilim içinde dinleyicinin dikkatini çekecek çok iyi bir konu, eğlenceli bir şeyler ya da çok güçlü bir şarkı yoksa; akış kesilmiştir. Geçmiş olsun.

10. Ciuuvv!

Programınız için prodüksiyon desteği kullanın. Radyoculuk, pek çok zaman sesle resim çizme sanatıdır. Şovunuzun ambiyansına uygun prodüksiyonlar, onu daha çekici yapacaktır. Tabii ki prodüksiyonları önceden hazırlatmalı, dönem dönem yenilemelisiniz. Ancak bu süreci prodüksiyon görevlisiyle ilk elden yönetmenizi tavsiye ederim. Yoksa eğlence programınıza korku duygusunu çağrıştıracak, gotik prodüksiyonlarla başlarsınız.

*PROGRAM SIRASINDA*

11. Özet Candır!

İlk anonsunuzda programınızda yapacaklarınızın kısa bir özetine yer verin. Evet güzel sürprizleri herkes sever, tabi haberleri olmadan size ayıracak on beş dakikaları daha varsa.

12. Gülümse, çekiyorum!

Çok ciddi konulardan söz ettiğiniz zamanlar ya da ekstrem durumlar dışında mutlaka gülümseyin. Gülümsemek iletişimin anahtarıdır. Bu kural, karşı cinse merhaba derken olduğu gibi radyo programında da aynen geçerli.

13. O mu, ben mi?

Şarkıların sözlü bölümlerine mümkün olduğunca girmeyin. Uzun konuşacaksanız fon kullanın. Aslında bunun için çok basit bir formül var, o an yayında çaldığınız sanatçının mı daha çok seveni vardır, yoksa sizin mi? Hadi ama, bu bir tahmin. Biraz gerçekçi olun.

14. Yer çekimini duymuş muydunuz?

Anonslarınızda bilgi veriyorsanız mutlaka yorum da katın. Belki bir espri, belki bir eleştiri, başka bir bakış açısı, size özel bir şeyler. Bir gazeteden ya da internet sitesinden derlediğiniz bilgiler, ilginç hikayeler işe yarayacaktır, ancak dinleyicileriniz bunları kendi başlarına da okuyabilir. Asıl önemli olan, hikayeyi sizin nasıl anlattığınızdır.

15. Herkese mutlu klişeler!

Klişeleri terk edin. Radyo yayıncısının en temel fonksiyonu dinleyicisine arkadaşlık etmektir. Buluştuğunuzda “Birlikteliğimiz iki saat sürecek” ya da ayrılırken “Mutlu akşamlar” diyen bir arkadaşınız oldu mu? Belki olmuştur. Onu ne sıklıkla arıyorsunuz? Öyle görünüyor ki pek sık değil.

16. Baymak ya da baymamak, işte bütün mesele bu.

Cümleleriniz kısa ve net olsun. Kitap cümleleri uzun tanımlar içerir, evet. Hele edebi anlamda sofistike bir kitabın lezzeti tartışılmaz. Ama siz bir yazar değilsiniz ve az önce sarf ettiğiniz cümle, dinleyicinizin başa dönerek istediği hızda yeniden okuyabileceği bir cümle olamıyor.

17. Günaydın demiş miydim?

Aynı konuşmada aynı kelimeyi altmış dört kez kullanmayın. Anladık, size de günaydın. Hatta sizin günaydınlarla dolu anonsunuz bitene kadar hava yeniden kararacak. Söyleyecek pek bir şeyinizin olmadığı belli oluyor, yetmezmiş gibi bir de fazla uzun konuşuyorsunuz.

18. Aaah, ahh. Eskiden direkler arası vardı.

Anı yaşayın. Dinleyicinin hayatına ve hayallerine dokunun. Bir tatil beldesine yayın yapan yerel bir radyoda çalışıyorsanız, ikide bir büyük şehirlerin trafiğinden ya da eskimoların hayatından söz etmeniz pek mantıklı olmayacaktır. Tabi Grönland’da değilseniz. (Grönland’daysanız bu maddeyi atlayın. Bir de, bu yazıyı okuyor olmanıza çok sevindik.)

19. Ben Bond… James Bond.

Ara sıra, bir kaç konuşmada bir adınızı söyleyin. İnsanlar kimi dinlediklerini bilmek isterler. Evet, bugün Türkiye’de bazı radyolarda, kurumun adının önüne geçmemesi ve günlük akışın kesilmemesi düşüncesiyle programcıların isimlerini söylemeleri yasak. Bu da bir teknik, ancak büyük resmin bir parçası. Yani yalnızca bu ayrıntıyı taklit etmeniz, yapacağınız en saçma şey olacaktır. Böyle bir kurumda çalışmıyorsanız, ve tabi bunu her anonsta yapıp abartmıyorsanız, isminizi söylemenizde fayda var.

20. Şu an sinirimden ağlıyorum!

En iyi radyolarda ve en tecrübeli programcıların yayınlarında bile teknik aksaklıklar olur. Bunu kafanıza takıp programın geri kalanını berbat etmeyin. Olanları mikrofondan anlatmak mı? Mecbur kalırsanız bir özür. Gerisini aklınızdan bile geçirmeyin.

*PASTAYA ÇİLEK*

21. Efektif efekt.

Canlı yayında efekt kullanmak programınıza katkı sağlar. Yapılan tüm araştırmalar, kahkaha efektinin o anda yaşanan olayı daha komik gösterdiğini, alkış efektinin ise coşkuyu arttırdığını kanıtlıyor. İlginç değil mi? Sahte olduğunu bile bile bundan etkileniyoruz, ama gerçek bu. Ancak efektler bir yandan da iki ucu keskin kılıç gibidir. Evet, örneğin kahkaha efekti komedinin gücünü arttırır ama gerçekten komikse. Az ve öz. Yalnızca gerçekten gereken anlarda.

22. Az sonra!

Reklamdan önce birazdan olacakları vadedin. Ayrıca bu anlar, istasyonun telefon numarasını ve sosyal medya hesaplarınızı hatırlatmak için de uygun zamanlardır. Size ulaşmak isteyenler bu boşlukta iletişim bilgilerinizi not alabilir. Bu arada, reklamdan sonra mutlaka çok sevilen bir şarkıyla, ya da merak uyandıracak bir konuyla devam edin. Reklamı sabırla dinleyenler, beklediklerine değsin isteyeceklerdir. Buna değmiyorsa, istasyonu değiştirmeleri çok basit. Bir düğme. Çıt. Artık yoksunuz.

23. İlk arayana anne kurabiyesi!

Promosyon yapın. Araştırmalar küçük hediyelerin insanlar üzerinde daha fazla gönül bağlılığı yarattığını gösteriyor. Ancak sakın programı bunun üzerine kurmayın. Kafalarına kakılmasını da sevmezler. Bunun için araştırmaya bile gerek yok.

24. Takip edin anacığımm!

Çok dinlenen bir programınız olsun mu istiyorsunuz? Güzel. O zaman önce çok bilinen bir program olması gerekir. Facebook, Twitter ve Periscope sizi bekliyor. Peki ya hangi sosyal medya hesaplarını kullanacaksınız? Eğer çok ünlü bir programcı değilseniz, kurum ya da program adına açılmış hesapları kullanmak daha profesyonel duracaktır. Ancak kurumun yayın kurallarına ters düşmüyorsa, ara sıra kendi hesaplarınızı da hatırlatabilirsiniz.

25. Beni Yerler!

Sosyal medyaya ve mesajlara önem verin, evet. Ama abartmayın. Yalnızca bunlara odaklanmak tehlikelidir. O an size mesaj atan on dinleyiciniz varsa da, radyo başında sizi dinleyen binlerce kişi olabilir. Birkaç kişiye odaklanmış, içeriksiz bir program, radyo başındaki diğer dinleyicilerinizi sıkacaktır. Üstelik mesaj atanlar genellikle iyi şeyler yazarlar, bu da bazen egonuzu aşırı şişirip hataya düşmenize sebep olur.

26. Demetçiğim, bu açıdan da bi selfi alalım.

Ünlü kartını kullanın. Tanınmış kişilerle diyalogunuzu koruyun, çevrenizi genişletin. İnsanlar şöhretleri ya da ünvan sahibi olanları -her zaman öyle olmasalar bile- konularında uzman kabul eder. Ve alanında ünlü isimlerin programınıza konuk olması ya da sizinle ilgili olumlu fikir belirtmeleri, tek başınıza uğraşsanız da yapamayacağınız kadar etkili bir tanıtım yoludur.

27. Bi dakka, bi dakka!

Konuğunuzu dinlemeyi bilin. Stüdyo ya da canlı bağlantı konuğu olsun, fark etmez. Programınıza bilgisi ve fikirleriyle, belki de uzmanlığıyla katkıda bulunmaya geldi. Öyleyse ona izin verin de konuşsun. Kendisi bir radyo yarışmasında rakibiniz değil, konuğunuz.

28. İnanılmaz keyifli!

Konuğunuza yağ çekmeyi bırakın. Nazik olmak başka bir şeydir, yağ çekmek başka. Gereksiz iltifatlarla ne konuğunuzu ne de programınızı yüceltebilirsiniz. Amacınız aptal durumuna düşmekse, o ayrı. Hemen bütün şarkılarını ezbere bildiğiniz söyleyin, o da “Mesela hangisini, biraz mırıldansana?” desin. Bum. Uyarmıştım.

29. Sana gitme demeyeceğim, ama uzatma Lavinya.

Hayır, gereğinden uzun vedalar sizi daha fazla özletmez. Üstelik radyonun akışına da ters bir duygu yaratır. Her şey sizinle başlamadı, sizinle bitmeyecek. Az sonra başka bir programcı daha var. Tamam, programda yaptıklarınızı kısaca özetleyip, yeni programı tanıtın, ama veda işini kısa kesin. Siz hangi filmde, hangi karizmatik sevgilinin yarım saatte veda ettiğini gördünüz?

30. Unutma unutanlar unutulanları asla unu… Öff, bu ne be!

Eğer temalı ve yoğun içerikli bir programınız varsa, konuşma bölümlerini kesip podcast haline getirin ve internet üzerinde paylaşın. Örneğin haftanın en eğlenceli canlı bağlantılarını ya da konuklarınızla yaptığınız programlardan önemli anları da derleyebilirsiniz. Böylece kaçıran takipçileriniz farklı saatlerde dinleyebilir ve bu paylaşımın kendisi de bir etkileşim fırsatıdır. Hem eski sevgiliniz de gecenin bir yarısı Google’da adınızı aratmaya kalkarsa podcast’i bulur ve kendisine soktuğunuz lafları kaçırmamış olur. Şaka şaka. Zaten size göre biri değildi.

*KARİYER BASAMAKLARINI TIRMANIRKEN*

31. Haklısınız, Brad Pitt de bana benzer.

Kendiniz olmaya çalışın. Eğer programınız tutmazsa sorun yok. Ancak tutarsa, yıllar boyunca olmadığınız biri gibi davranmak pek kolay olmayacaktır.

32. Taş yerinde ağırdır.

Yerel bir radyoda yayın yapıyorsanız mümkün olduğunca yerel olun. Ulusal bir radyodaysanız mümkün olduğunca genel. Adı üzerinde, çok kolay. İnternet radyosundaysanız, bunun cevabı kitlenizin yapısına bağlı. Ha bir de, şimdilik daha az dinleyici potansiyelinin olmasına üzülmeyin, yakında karasal yayın diye bir şey kalmayacak.

33. Eveet, iki saat elli dokuz dakikamız kaldı!

Bu programı kaç yıldır yaptığınız önemli değil. Zaman doldurmaya çalışmayın. Eğer çaldığınız şarkılarla ya da söz ettiklerinizle dinleyicilerinize hoşça vakit geçirtemezseniz, zaman kaybettirmenin bedelini ödersiniz. İki tür programcı vardır, programı nasıl dolduracağını düşünen ve elindeki içeriği programa nasıl sığdıracağını düşünen. İkincinin şansı daha yüksek, tabi zamanı iyi yönetmeyi biraz daha öğrenmesi gerekecek.

34. En İyi Öğretmen: Hata!

Hata yapmaktan korkmayın. Ders alın ve unutun. Söz konusu olan programa eklediğiniz bir köşe ya da yeni bir fikir olabilir. Her şeyi ilk seferde mükemmel hale getiremezsiniz. Omurgasını tasarladıktan sonra hayata geçirin ve dinleyicinin tepkisine göre son şeklini verin. Zaten öyle yapmak zorunda kalacaksınız, ilk anda mükemmelleştirmeye çalışarak zaman kaybetmeyin.

35. Palyaço’nun Hazin Hikayesi.

Şovunuzla özel hayatınızı ayırmayı bilin. Dışarıda olan her şeyi stüdyonun kapısında bırakmalısınız. Herkesin sorunları var. Şu an batmış bir iş adamı, karısıyla kavga eden bir adam, erkek arkadaşından ayrılan bir kız ve sınavda boş kağıt vermiş bir öğrenci sizi dinliyor. Bir de sizin sorunlarınızla uğraşmak için değil, keyif almak ve bir şeyler öğrenmek için buradalar.

36. Acımadı ki!

Yayın hayatınız boyunca pek çok sektörel zorlukla karşılaşabilirsiniz. Her ne olursa olsun, yayınınızı patronunuza sattığınız zaman olarak değil, kendi kariyeriniz için bir basamak olarak görün. Programınızı sıradanlaştırarak patrondan intikam almaz, aksine bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz. Bir beyaz yakalı değilsiniz. Her yayınınız bir CV sayılır ve muhtemelen diğer radyonun yayın yönetmeni iyi ya da kötü olduğunuzun şu an bile farkındadır.

37. Ya sabır!

Sabırlı olun. Radyo dünyasında saati değişen bir programın yeni saatinde verimli olup olmadığını öğrenmek ya da programa renk katması için tasarlanmış yeni bir köşenin geri dönüşlerini almanız genellikle altı ay sürer. Bu süre içinde programınızla ilgili hayata geçirmek istediğiniz yeniliği sabırla ve dinleyicinin alışabilmesi için hep aynı saatlerde devam ettirmelisiniz. Tabi yöneticilerinizi de bu konuda sabırlı olmaya ikna etmelisiniz. İyi şanslar!

38. Buradan, gelecekteki sponsoruma selamlar!

Yaptığınız programın aynı zamanda bir iş olduğunu unutmayın. Daima bir program planınız olsun. Hala yoksa, ve eğer günün birinde bir sponsor görüşmesi gündeme gelirse siz boş dosyaya bakarsınız, dosya size. Böyle bir ihtimal varsa, zaten sponsora çekici gelebilecek köşeleri daha önce hayata geçirmiş olmalıydınız.

39. Ben olsam?

Kariyeriniz boyunca ara sıra programınızı baştan sona kaydedip sonradan dinleyin ve kendinizi eleştirin. Size ne hissettiriyor? İnsanlar, bu kadar radyo programı arasında neden sizinkini dinlesinler? Kendinize bunu sorun. Mantıklı bir cevap ya da sizi farklı kılan hiç bir şey bulamadınız mı? Şimdi o mikrofonu yavaşça yere bırakın.

40. ???

Gözleriniz son maddeyi arıyor değil mi? Ama henüz ben de bilmiyorum. :) Son maddeyi beklentileriniz ya da tecrübelerinize dayanarak, yorumlarınızla siz ekleyin. Sizce bu listede kırkıncı madde ne olurdu?”

Yazının orjinali için BURAYA TIKLAYIN!..

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu