Çocuğun biri çıktı, “O şarkılar aslında benim,” dedi. Mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlandı haberin. Herkes bir coştu. Habercilik bu oldu ya artık. Balon skandallar ülkesinde Facebook, Twitter, Instagram hesaplarından toplayın birkaç cümleyi, fotoğrafı; basın gazeteye, verin televizyona… Haklarını yemeyelim, röportaj da yapılmış iddia sahibiyle. Ama gelin görün ki nedense sorulması gereken hiçbir soru sorulamamış. Nedense olur mu? Bal gibi belli… Çanak tutulmuş çünkü. Çünkü iddiaların gerçek olması umut ediliyor ki haber çıksın.
Yetmezmiş gibi bir de televizyona çıkarmışlar çocuğu. Televizyon dediysem, Lerzan Mutlu’nun sunduğu bir program işte. Dakika başı “Eğer bu iddialar doğruysa Türkiye’de müzik dünyası sarsılır,” filan diyerek sarsılmasını aslında ne kadar da istediğini farkında olmadan vurgulayan Lerzan Mutlu çocuğu konuşturmuyor bile. Beş dakika süre, beş de kelime verip şarkı sözü yazdırıyorlar ki ispat etsin yazabildiğini. Aman ne hoş… Ne yetenekli! Sık sık da tekrarlıyorlar “konunun muhatapları bizi arayabilir,” diye. Çünkü böyle kuru kuru gitmiyor iddialar. O kadar tutarsız ki anlatılanlar, bir yere varamayacaklarının onlar da farkında aslında.
Çocuk diye bahsettiğim kişi Çetin Tazeler adında 20 yaşında bir genç. Evet, 20 yaşında… “Gül gibi uyuyan yılanı uyandırdın, garanti sandın beni havalandın, yürek yemiş sanki mübarek, neyine güvendin evladım,” cümlelerinin Gülşen’e değil, ona ait olduğunu iddia ediyor mesela. “Yürek yemiş” gibi benim kuşağımın bile ucundan yakaladığı eski, tedavülden kalkmış bir tabiri yazdığı şarkı sözünde kullanabilen 20 yaşında bir genç. “Yürek yemiş” ne manaya geliyor, anlamı nedir diye sormamış tabii onunla röportaj yapanlar. Ben yapsam ilk sorum bu olurdu mesela.
Bu işlerin azıcık içinde olan birisi amatör bir isimden gelmiş bir şarkının ya da şarkı sözünün profesyonel şarkıcılar ve besteciler nezdinde zerrece önemsenmediğini çok iyi bilir. Kırk takla atmanız, araya hatırlı adamlar filan sokmanız lazım ki şarkılarınızla ilgilensinler. Ya da önce bir başarılı işiniz olur, ondan sonra ilgi çekersiniz. Ama bu masalda olay şöyle gelişiyor: Bu çocuk bir Teoman konserine gidiyor. Konserde sahneye uçak yapıp attığı kağıdın üzerinde kendi şiirleri var. Teoman konserden sonra yemiyor içmiyor o kağıttan uçağı açıp içindeki şiirleri okuyor ve bunların şiir değil şarkı sözü olduğunu söylüyor. Sonra İstanbul’a dönünce Hande Yener’e bahsediyor, Hande de Çetin’i Facebook’tan buluyor. Ama Çetin bu sırada 12 yaşında! 2007’de “Romeo”yla “Kibir”le ortalığı kasıp kavurmuş Hande Yener, nasıl bir sıkıntıya düşüyor da 2008’de 12 yaşındaki bir çocuktan şarkı istiyor onu bilmiyoruz.
Ya Hande Yener, Sinan Akçıl, Gülşen filan gibi işli güçlü insanların sürekli oturup ergen gibi Facebook, Twitter özel mesajlarıyla mı yazışmaları?.. Niye delil olarak bir tane telefon arama kaydı, telefon mesajı yok mesela? Mersin’de bir evde bir araya geldikleri iddialarının neden bir tek kare fotoğrafı yok?
Ya “Gangnam Style”ın Gülşen’den Çetin’e hazır halde gelmesi, Çetin’in yüzde yetmişini düzenlemesi (aynen böyle söylüyor) ve sonra (herhalde) PSY tarafından seslendirilip dünya çapında bir “hit” olması? Bakın bu bir dramdır. İddiasına göre şarkıya adınızı yazdırmadığınızda dört beş katı daha çok para kazanılıyormuş. Yani Gülşen şu an dünyanın en popüler şarkılarından birinin gizli bestecisi olarak dünyanın en zengin müzisyenlerinden biri olabilir ve bundan bizim haberimiz olmayabilir.
Programda bundan bahsediliyor ve kimse sormuyor detayları. Öyle arada kaynayıp gidiyor. Oysa sadece Türkiye’yi değil, dünyayı sarsmanız an meselesiymiş Lerzan Hanım, fırsatı kaçırmışsınız.
Bir de “Türkan” şarkısı var. Sözlerini Çetin yazmış ve 2008 sonlarında Sinan Akçıl’a vermiş. Yani neresinden baksanız 13 yaşında “O Türkan yok mu o Türkan yine öptürmedi dudaktan” cümlelerini kurmuş. Hadi doğru diyelim. Sonra Sinan Akçıl da bu sözleri Ayla Çelik’e vermiş. Demet Akalın da şarkıyı Ayla Çelik’in sanıp almış. Ama şarkının bestecisi Gökhan Tepe’den hiç bahsedilmiyor. Kimse de sormuyor tabii.
Her şey o kadar saçma ki üzerine fazla fazla da yazmaya değmeyecek. Bildiğim bir tek şey var: Azıcık eli kalem tutan, çokça da okuyan birisi olarak hiç kimse, hiçbir delil, hiçbir mahkeme kararı beni “Arada Sırada” ile “Acısı Bile Bal”ın, “Bangır Bangır” ile “Her Şey Güzel Olacak”ın aynı kalemden çıktığına inandıramaz. Bu iddialara anca gülerim, kusura bakmayın.
Belki bir tek Sinan Akçıl şarkı sözlerindeki 13-14 yaş duyarlılığı ve cümle kurma biçimi şüpheye sevk edebilir beni. Ama onun da altını yeterince dolduramıyor iddialar.
Bu arada hiç düşünmeden, sorup sorgulamadan, üzerine kafa yormadan “Ah işte popçuların sonu, böyle olacağı belliydi, büyük skandal!” filan diye haber/yorum yapanlara da gülüyorum. Meğer pusuda bekliyorlarmış böyle bir haber çıksın diye.
Şu olabilir; bu çocuk gerçekten bir takım şarkı sözlerini birilerine göndermiştir de içinden bazı “buluş”ları çalınmış, kullanılmıştır. Nedir mesela? “Müzik son ses bangır bangır” lafı tek başına bir buluş, bir slogandır. Bunu alır kullanırsan bu intihal olur. Bunun örnekleri vardır, anlatılır da piyasada. En eski örneklerinden birisi Sezen Aksu’nun “büklüm büklüm” lafını Aysel Gürel’den alıverip başka bir şarkı yapmasıdır mesela.
Ama bazen de sizin bir buluşunuz bir başkasının da aklına gelebilir. Yıllar önce “çantamı alırım çıkar giderim” diye bir şarkı yazmıştım mesela, sonra Demet Akalın’ın “gidiyorum elimde çanta” şarkısı çıktı. Benden aşırdılar diyemeyeceğim çünkü benim yazdığım şarkıdan kimsenin haberi yoktu. Sadece Tan’ın aklına da böyle bir cümle kurmak gelmişti, hepsi bu.
Çetin Tazeler her ne kadar artık yolunun kesildiğini iddia etse de Kendi, Demet Aktaş filan gibi bir takım şarkıcılara kendi adıyla şarkı veriyor, görüyoruz. Ben sadece şunu bekliyorum şimdi (ki Lerzan Mutlu’nun programına zorla bağlanan Gökay Özkan [Ziynet Sali’nin menajeri] da benzer bir şey söylemişti): Bir tane daha “Bangır Bangır” yaz, “Türkan” yaz, lütfen yaz. Artık şarkıcılardan çok şarkılar patladığına göre mesela Kendi’nin söylediği bir şarkın da patlasın, biz bir görelim. Nasılsa mahkemeler devam ediyor. Eskileri koy bir kenara, bize yeni bir şeyler sun. Engel mi oluyorlar? Youtube’a yükle, dinleyelim. Beş dakikada mı yazarsın beş ayda mı o senin bileceğin iş. Ama yaz. Biz bir görelim. O zaman senden özür dileyen ilk ben olacağım.
YAVUZ HAKAN TOK, MUZIKONAIR, ŞUBAT 2016, İSTANBUL