Geçtiğimiz hafta İsrail’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışmasını izledik. Her ne kadar hiçbir Türk televizyonu bu müzik showunu yayınlamasa da tüm müzik ve Eurovision fanları yarışmayı YouTube’dan izledi. Artık nerdeyse tüm yeni üretilen televizyonlarda internet bağlantısı , işletim sistemleri ve içlerinde YouTube , Netflix gibi uygulamalar var. Dileyenler televizyonlarını internete bağlıyor ve internet aracılığı ile başta Youtube olmak üzere diğer dijital televizyon uygulamalarını açıyor ve diledikleri programları izliyor. Bende aynısını yaptım. Televizyon ekranlarından YouTube’u açtım ve Eurovision Şarkı Yarışması finalini baştan sona izledim. Bu süreçte bir kez daha dijital medyanın insanlara sağladığı olanakların ne kadar güzel fırsatlar sunduğunu düşündüm. Bu yıl Tel Aviv’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışmasının Türkiye açısından üç tane gündem yarattı. Bunlar, Serhat, Madonna ve
yarışma sonrasında Beyaz TV’de kırdıkları potla gündem olan Ece Erken oldu.
Serhat Bir Kez Daha Türkiye’yi Gurulandırdı
Serhat , ilk kez 2016 yılında katıldığı yarışmaya bu yılda bir kez daha San Marino adına katıldı. Çok güzel bir şarkı olan “Say Na Na Na”yı seslendirdi. Önce yarı finallerde yarıştı ve San Marino, tarihinde ikinci kez yarı finalden finale çıkmayı başardı. Yarışmada akıllarda en çok kalan şarkılardan biri olan “Say Na Na NA”da Serhat hem Türkiye’yi hem de Türk dilini temsil etti. Her defasında Türk bayrakları ile resim çektiren ve Türklüğünü gösteren Serhat
çok güzel bir sahne performansı sergiledi. Şarkının ikinci yarısında şarkıya eklediği “Bir, iki, üç” Türkçe kelimeler ve sahne showu sırasında ekranda gösterilen “BİR , İKİ, ÜÇ” yazısı bu yıl yarışmada Türkiye adına gurur verici bir olay oldu.
Her defasında söylediğim bir şeyi tekrar söylemek istiyorum: Türkiye’nin Avrupa’ya sırtını çevirmesi ve biraz da pozisyonunu doğuya çevirmesi iyi olduğu kadar kötü de oldu. İyi oldu çünkü biz bir Avrasya ülkesi olduğumuzu ve dünyanın her noktasında var olduğumuzu gösterdik. Kötü oldu çünkü, bunu yaparken Avrupa’dan çok uzaklaştık ve Avrupa’daki kimliğimizi kaybettik. Osmanlı geçmişte Avrupa’yı önemserken ve rotasını hep Avrupa’ya doğru çevirirken Türkiye’nin son yıllarda bunun aksini yapması bizi biraz da Avrupa kimliğimizden uzaklaştırdı bizi. İşte böyle bir psikoloji içinde izledi müzik kamuoyu yarışmayı. Yarışma YouTube üzerinden aynı anda 550 binin üzerinde kişi tarafından izlendi ki bu çok ciddi bir rakam oldu. Serhat, bir kez daha hem San Marino’yu hem de Türkiye’yi
Avrupa arenasında başarılı bir biçimde temsil etti. Ona Türkiye medyası biraz destek olsaydı çok daha iyi bir sonuç elde edebilirdi ama nedense olmadı. Bu gelmeyen Türk desteği aslında Serhat’a değil, Türkiye’nin dünyadaki imajına, Türkiye’nin yurt dışındaki temsiline, Türk dilinin promosyonuna ve Türkün tanıtımına gelmeyen bir destekti. Bunu medya anlamadı sanırım anlamayacak da…
Ruhsuz Bir Madonna
Eurovision Şarkı Yarışmasının ikinci önemli gündem konusu Madonna oldu. İlk kez yarışmada bu kadar ünlü bir dünya starı sahne aldı. Sponsorların desteği ile yapılan bu kısa showda Madonna yeni albümünden iki show sundu. Arada bir de Eurovision hakkında röportaj yaptı. Madonna altmış yaşına gelmiş hali ile doğal olarak biraz hayal kırıklığı yarattı. Aslında altmış yaşta hafife alınacak bir yaş değil ama yine de insan efsane bir kişiyi
efsaneleşmiş haliyle görmek istiyor. Biraz tombullaşmış bir halde çıktı sahneye. Yaşının getirdiği deformasyonları saklayan bir kıyafetle çıktı. Güzel bir görsel Showa imza attı. Dünya klasiklerinden “Like A Prayer”ın 2019 versiyonun seslendirdi. Şarkının ritmi biraz aşağıya çekilmişti. Daha orta ritimde hazırlanmış bir versiyon ile seslendirdi şarkıyı, belli ki bu biraz da showu sakinleştirmek ve Madonna’yı yormamak adına yapılmış bir hareketti.
Madonna sahneye çıktı, şarkılarını seslendirdi ve gitti. İsrail’deki Eurovision dünya gündemine bir kez daha girdi. Madonna’nın profesyonelliğine diyecek tek bir kelimem yok.
Ama sanki daha sönük, daha heyecansız ve daha duygusuz bir Madonna vardı sahnede. Bunları düşündüm izlerken onu. Sonra kendi kendime “Yahu sen bunu eleştiriyorsun ama bakalım Tarkan altmış yaşına gelince sahnede nasıl olacak” diye düşündüm.
Beyaz TV’in Madonna Gafı
Yarışma bitti, tam gündemden düşmek üzereyken sosyal medyada bazı iletilere şahit oldum. İletilerde Beyaz TV’de yayınlanan bir programın videosu vardı. “Söylemezsem Olmaz” adında Ece Erken ve Bircan Bali’nin sunduğu programda Ece ile Bircan’ın diyaloğunu konuşuyordu herkes. Ece Erken programda Madonna’nın Eurovision Şarkı Yarışmasında konuk sanatçı olarak sahne alması konusu ile ilgili olarak “Madonna’ya tehdit ve boykot geldi,
ona rağmen gitti. Madonna’nın birinci olamaması çok acayip değil mi? Madonna’sın sen ne
yapsan olur” şeklinde bir yorum yaptı. Duyunca anlamadım. Bir kez daha izledim, yorumları okudum ve öyle anladım. Meğer, Ece Erken, Madonna’nın yarışmada konuk sanatçı değil, yarışmacı olarak yer aldığını ve başarısız olduğunu zannetmiş ve bu yorumu yapmış. Bu yoruma partner sunucu Bircan Bali’de destek olunca ortaya çok büyük bir gaf çıktı. Bu gaf sosyal medyada çok konuşuldu. Bir iki gün sonra Ece Erken yine aynı programda “Biz bir
sosyal deney yaptık. Madonna’nın yarışmaya katılmadığını biliyoruz…” tarzı bir konuşma yaparak olayı daha da batırdı.
Bu olay Türkiye’de medyanın içinde bulunduğu vahim duruma örnek oldu. Türkiye’de medya nicel olarak büyüyor. Avrupa’nın nerdeyse en çok televizyon kanalına sahip ülkesiyiz. Yüzlerce televizyon var. Ama nitelik olarak kaçı iyi? Nitel anlamda kaç televizyon kanalında bilgili ve doğru insanlar çalışıyor? İşte bu örnekte bunun bir kez daha sorgulanması lazım. Çünkü medyamız çok ciddi bir cehalet içinde.
Patronundan sunucusuna kadar ciddi bir cehalet zehirlenmesi var Türk medyasında. Buna ek olarak şunu da söylemek isterim. Ben Ece’yi gençliğinden beri tanıyorum. Özellikle gençken (ki hala öyle) çok çalışkan hırslı ve kendisini geliştiren bir kızdı. Neden böyle bir duruma düştü bilmiyorum. Benim için Ece adına bir hayal kırıklığı oldu bu durum diyebilirim. Eğer Ece’de bunu yapıyorsa diğerlerini tahmin bile etmek istemiyorum…
Doç. Dr. Michael Kuyucu | MüzikOnAir