MESAM karışıklıklarıyla gündemde olan Orhan Gencebay Posta Gazetesi’nden Alev Gürsoy Cimin’e konuştu.
Gencebay, Arif Sağ ile olan dostluğundan, akil adamlığa ve neden konser vermediğine dair samimi açıklamalarda bulundu.
MESAM’ın siyasi bir kuruluş olmadığını söyleyen Orhan Gencebay; “Benim tuzum kuru. Birkaç tuzu kuru rahat etsin diye aç sefil arkadaşlarımızın hakkını korumayacak mıyım?” dedi.
Önce Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) başkanlığından istifanız ardından Arif Sağ ile yaşadığınız büyük polemik derken Mesam’a kayyum atandı. Bu gelişmede en çok sizin payınız olduğu söyleniyor…
Her şeyden önce şunu söyleyeyim: Bir daha MESAM’ın adını dahi duymak istemiyorum. Hayretler içindeyim. Bu röportajdan sonra kimse, hiç kimse bu konuyla ilgili aramasın. Son kez konuşuyorum. Sanat için, sanatçı için çabalamaktan başka bir niyetim yoktu. Ama o kadar yalan yanlış şeyler yazıldı, korkunç şeyler söylendi ki…. Şoklar içindeyim.
O zaman siz doğrusunu anlatın.
Şunları herkes bilmeli: 1) MESAM’ın siyasetle hiçbir ilgisi yoktur. 2) MESAM ne mezhepsel ne de etnik bir kurum katiyen değildir. 3) MESAM, Orhan Gencebay’la Arif Sağ’ın konusu hiç değildir. Bu olayı basit bir magazin olayına kimse indirgeyemez. 4) MESAM kimsenin babasının malı da değildir.
Devlet böyle bir karar verdiyse devlete karşı gelmek olur mu?
Peki, MESAM nedir ve kimindir?
Müzik eserleri üreten 9 bin 600 üyenin sahibi olduğu bir hizmet birimidir. Müzik eserleri sahiplerinin maddi ve manevi haklarını arayıp bulur ve hak sahiplerine teslim eder. 5846 nolu fikir ve sanat eserleri yasasının emriyle kurulmuş telif hakları meslek birliğidir. 30 sene evvel Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özal’ın talimatlarıyla kurulmuştur.
Siz de MESAM’ın kurucularındansınız…
Evet, gayemiz Türk müziğinin yaşaması ve gelişmesiydi. Türk sanatçısının yaşaması ve gelişmesi hakların maddi, manevi alınmasına bağlıdır.
Siz MESAM’dan tam olarak neden ayrıldınız?
Yönetimde çoğunluğu ele geçiren yönetim kurulu üyeleri her şeyi kendi bildikleri gibi bencilce ve art niyetle yönetmeye kalkınca yönetim kurulunda kalmamız mümkün değildi. Bu nedenle istifalarımızı verdik.
İstifanız sonrası tam bir kızılca kıyamet koptu. Ve MESAM’a kayyum atandı. Yavuz Bingöl’ün isminin geçmesi sonra reddetmesi de olay oldu. Yavuz Bingöl ismini de sizin önerdiğiniz söylendi.
Bu çok ayıp bir iddia. Kayyumu ben değil devlet atadı. Bakanlığımız geçici bir yönetim atamayı uygun görmüş. Recep Elgül ve Fuat Güner’in kurula seçilmesinde de yanlış bir şey yok. Onlar eski yönetim kurulu üyeleri. Yasada ve kurallarda onların kayyum olarak görev yapmasıyla ilgili engelleyici hiçbir hüküm yok. Aksine MESAM’ı hiç bilmeyen kurumlardan atananlardan olsaydı her şey daha da zorlaşabilirdi. Gaye MESAM’ın daha iyi olması olduğuna göre bilen kişilerin bu görevi yapması daha doğrudur.
Eski ekip, kayyum için “Hukuksuz” dedi. Devletin MESAM’a müdahale etmesini yanlış buluyorlar…
3 müfettiş 3 haftadır çalışıyor. Birkaç hafta daha sürecek. Bu onların bileceği iş. Ben bilemem. Yani devletimiz bilir. Devlet böyle bir karar verdiyse devlete karşı gelmek olur mu? Bugüne kadar devlete hep saygı duydum. Bu kayyuma da saygılıyım. Varlığımız devletin emrindedir. Belki de binlerce şikayet gitmiştir Bakanlığa. Zaten bildiğim kadarıyla kayyum zaten 2-3 ay görev yapacak ve ondan sonra bitecek.
Erdoğan’ın doğum gününe özellikle MESAM’da olanları şikayet etmek için gitmişsiniz. Ve kayyum atanmasında sizin rolünüz varmış. Bu doğru mu?
Yuh diyorum, asla Erdoğan’a kimseyi şikayet etmedim. Kafalarına göre konuşuyorlar. Bu nasıl bir art niyettir? Çok ayıp, çok saygısızca. Biz sadece Erdoğan’ın değil, Bülent Ecevit’in de Turgut Özal’ın da doğum gününe gittik. Erdoğan’ın doğum günü özel bir gündür. Ben Tayyip Bey’i 40 yıldır tanırım. Tanıdığım dostlarımın davetlerine gitmeyecek miyim? İktidar yanlısı söylemler iftiradır. Birilerinin art niyetidir. Erdoğan’ın işi gücü yok MESAM’la mı uğraşacak. Şuursuzca iddialar.
Arif Sağ yerine Yavuz Bingöl’ün ismi geçince ‘iktidar yanlısı’ denilerek çok eleştirildi. Sizin görüşünüz ne?
MESAM siyasi bir kurum mu ki? Ayrıca Yavuz Bingöl de siyasetçi değil halkın çok sevdiği değerli bir sanatçıdır, iyi bir müzisyendir. Nasıl bir sakınca olurdu ki? Neden insanlar görüşlerini söylüyor diye bu kadar tefe konuyor anlayamıyorum. Bunu söyleyenler bir de baskıdan dem vuruyor. Hani düşünce özgürlüğü? Yavuz düşüncelerini açıkladığı için neden linç ediliyor anlamak da güçlük çekiyorum ve tekrar söylüyorum; MESAM’ın siyasetle hiçbir ilgisi yok. MESAM yaşamalı ki sanat yaşasın.
MESAM’ı ‘Alevilerin ele geçirdiğini’ söylemişsiniz ve “buna izin vermeyeceğim” demişsiniz. Bu doğru mu?
Bunu söyleyenlere yazıklar olsun. Öyle bir şey demedim, demem de mümkün değil. Alevilik, gerçek Alevilik Türklüğün özünde vardır. Bizim ülkemizde din, dil, ırk farklılığı vardır, ayrılığı kesinlikle yoktur. Ben gerçek Alevilere çok saygılıyım, onları çok seviyorum.
Gerçek olmayan Alevi nasıl oluyor?
Çeşitli duyumlar alıyoruz. Alevi felsefesine uymayan insanlarımızın çoğu Alevi olduğunu söylüyor. Ama belki de onlar Allah’a da inanmıyor. Ben onlara Alevi diyemem ki. Gerçek Alevilikte aynı Allah, aynı Peygamber, aynı Kuran ve ilkeler vardır. İslam bir tanedir. Ayrıca ben de bu felsefeden geliyorum, Alevileri de Aleviliği de çok seviyorum. Ben halkın sanatçısı olarak nasıl olur da Türk, Kürt, Ermeni, Alevi-Sunni vs. diye ayrım yapabilirim ki? Haklı olduğum için böyle şeylerle vurmak yıpratmak istiyorlar. Ama bu iftiralar “Orhan Baba” üzerine yapışmaz da yakışmaz da.
Sizi çok sabırlı ve efendi biri olarak tanıyorum. Polemiğe de hiç girmezsiniz. Ama son zamanlarda sizi de polemiklerin içinde gördük…
Hiçbir zaman aleyhte konuşmadım. Kimseyi incitici bir şey söylemedim. Arif Sağ’ın yapmış olduğu bir röportaj vardı. O beni çok üzdü. O yüzden bu dostluğu benim değil, onun bitirdiğini söyledim. Kendisine sağlıklar diledim. Şaşırmıştım. Herkesin iyi olmasını isterim.
Arif Sağ dedi ki; “Orhan Gencebay’a artık güvenmem.” Ne yaptınız da böyle dedi?
Tek konu MESAM. Benim koltuk sevdam hiç olmadı. Güven sarsacak hiçbir şey de yapmadım. Bilakis dostluğuna hep sadık kaldım. Benim derdim oradaki sanatçı dostlarımın haklarını adil bir şekilde aramaktı. Ayrıca tecrübemden dolayı beni hep başkan yapmak istediler. Oy birliğiyle yine başkan yaptılar. Ama son gelişmelerin ardından da dilekçemde neden istifa ettiğimi yazdım. Ben bu dilekçeyi yönetim kuruluna yazmıştım fakat basına sızdırdılar. Sonra da sanki ben sızdırmışım gibi cevap vermeye başladılar. Bu gizli kalması gereken bir konuydu. Hayretler içinde kaldım. MESAM’ın daha iyi olması için eleştiri yapamayacak mıydım? Ben eleştirimi söyledim.
Arif Sağ bu gergin dönem sonrası hastaneye kaldırıldı… Zaten ciddi sağlık sorunları vardı… Vicdanen ne hissettiniz?
Çok üzüldüm. Ama tekrar etmek de fayda var; kayyum konusunda benim bir dahlim yok. Bu devletin kararı. Karara da saygılıyım. Karşı çıkmam. Arif Sağ’ı hala çok seviyorum. Zaten büyük rahatsızlık geçirdi. Hastaneye kaldırılmış olmasından son derece üzgünüm MESAM ile ilgili olarak benim tek derim var: sanatçılarımızın çoğu aç. Birçok güçlü isim bugün zor durumda. Ben birikimi olanlar şanslı isimlerden biriyim. Tuzum kuru. Ama tuzu kuru olmayan arkadaşlarımız ne yapacak? MESAM onların telif haklarını koruyacak. Birkaç tuzu kuru rahat etsin diye aç sefil arkadaşlarımızın hakkını ben korumayacak mıyım? İnsana, sanata sahip çıkıyorum. Benim siyasetle de hiçbir ilgim yok. Olamaz da…
Akilin anlamını bilmiyorlar. Akillikten pişman değilim. En büyük akil Atatürk’tür. Kısaca anlatayım: Bir gün Beşir Atalay beni aradı. “Orhan Bey sizi akil insan, kanaat önderi insan seçtik. Ülkemiz için elinizi taşın altına koyar mısınız?” dedi. “Sayın Bakanım, bunu kime söyleseniz şeref duyar. Ben de şeref duyarım” dedim. “Orhan Bey teşekkür ediyorum” dedi. Bu kadar. Devletle ilgimiz bu kadar. Ülke için yaptım bunu, kimse için değil; vatan için.
“Sanatçı muhalif olmalı” diyen de var, “Olmamalı” diyen de. Sizce?
Sanatçı muhalif olmaz, yandaş da olmaz. Sanatçı sanatçıdır. Halk onun sanatını seviyor, görüşünü değil. Her insanın görüşü var, Erdoğan’ı sevebilirsiniz de, eleştirebilirsiniz de bunda da problem yok. Emine Erdoğan’ın ‘Enerji veren kadınlar’ diye bir etkinliği var ona davet edildim, katılacağım elbette. Şimdi yandaş mı oluyorum? Ne alaka? Sanatçı her yere gider.
Siz de TRT tarafından sansüre uğramış bir isimsiniz.0nca yıla rağmen TRT’deki yasaklar yeniden hortladı. Ne diyorsunuz?
TRT’yle sorunlarımın nedeni şuydu; ben ilerici bir adamım. TRT ise tutucu olduğu için reddediyordum. Ayrıca TRT’ye en üst puanla girmiş biriyim. Ama kaçtım oradan. Şimdi baskı var, özgürlükte sıkıntı var diyorlar, kimse o dönemlere bakmıyor. Şarkılarımız ve biz inanılmaz saçmalıklarla yasaklanıyorduk. Hak etmediğimiz şeyleri yaşadık.
Ama şimdi de 208 şarkı yasaklandı… TRT’nin bugün aldığı kararla ilgili ne diyeceksiniz?
Biz bunları 70-80’lerdeki sansürlerde yaşadık. Şu zamanın 30 misli yasak vardı. Bu tarz yasaklamalara karşıyım. Hep de karşı olacağım, karşı duracağım.
Peki, bugün ülke olarak ne kadar özgürüz?
60’lardan beri gelen zamanları çok iyi biliyorum. Bizi hep bizim dışımızdan birileri yönetti hep. 60’larda sağ-sol, 70’lerde Ermeni olaylarını yerleştirdiler, 80’lerde diplomatlarımız öldürüldü. Ardından PKK olayları geldi vs. Bugün durum öyle değil, ülke iyi yönetiliyor.
Yeni albüm yoldaymış?
Evet, sona yaklaştık çok heyecanlıyım. Albümdeki bütün parçalar yeni, albümde birçok bestem var. Ama biri aşkla ilgili. Şöyle diyorum; “Aşk dedim, yok dediler. Var dedim, dudak büktüler. İnsanı yaşatan sevgi ve aşk dedim, alay ettiler. Korkuyor aşklar, ağlıyorlar tenhalarda, seven yok bizi deyip ölüyorlar şurda burada. Gönüldür aşkın evi, her gönülden kovdular, tarihe imza atan aşklar masal oldular. Gelecek bir gün gelecek, kıymetin bilinecek bu dünyaya huzuru yine sensin verecek. Korkma hep yanındayım.”
Cüneyt Arkın “Bu ülkeye en büyük zararı arabesk verdi” diyor…Entelektüel kişi böyle konuşmaz. Çünkü müzikte arabesk, özgün, pop gibi kategoriler bilimsel olarak yoktur. Sadece şekiller vardır. Pop dediğin nedir? Günceldir. Klasik müzik de pop olabilir. O gün sevilir ve popüler olur. İşte pop bu. Özgün, fantezi, arabesk gibi uyduruk şeyler olamaz.
Arabesk diye bir müzik türü yok mu yani?
ARABESK diye bir kategori yok. Arabesk diye bir müzikal tanım yok. Birileri ısrarla bunu böyle anlatmak istiyor. Buna şiddetle karşıyım. Arabesk, Arap etkinliği demek. Eski Mısır’dan yayılan mimaride bir süsleme tarzı. Üstelik bu tarzı elitler çok seviyor. Üstelik arabesk klasik balede iki tane figürün adıdır. Şimdi bunun bizim yaptığımız arabeskle ne alakası var? Geçen gün Cüneyt Arkın son derece yanlış konuştu. “Arabesk kırdan kente göç edenlerin yapısını anlatan bir yapısallık” dedi. Bu yanlıştır. Sosyologlarla bunu çok konuştuk. Bütün Türkiye göç etmedi ki.
Sizin yaptığınız müzik nedir?
Ben arabeskçi değilim; ben Türk müziğinin bir devamıyım. 50 yıldan beri var olan nesillerin getirdiği dinamiğin içinde bir yapıyım. 1950’lerden sonra müziğin yapısı dünyada değişti. Türkiye’de de değişmesi gerekiyordu. Ben teknik yapılarda bir dizi değişimi yapan adamım. Ben 6 yaşında klasik Batı müziğiyle müziğe başladım. Ondan sonra bağlamayı kucakladım. 10 yaşında beste yapmaya başladım. 13 yaşında tanburu kucakladım. Arabesk kırdan kente göç edenlerin yapısı diye bir şey değil. Ben müzikte daha iyi olmak adına araştırmalar yaptım ve çok katkım oldu. Buna arabesk denmez. Sanatçı duyduğunu, hissettiğini anlatır.
Siz neden konser vermiyorsunuz?
Ben sahneye çıkarsam üretimimin durmasından korktum hep. Biraz da utangaçtım. Küçüklüğümden beri şarkı söylerken utanırdım. Babamın yanında şarkı söyleyemezdim mesela. Bir özelliğim de şu; dünyanın hiçbir ülkesinde eserleri kendine ait, kendi yazdığıyla, kendi yorumuyla olan bir sanatçı yok bu kadar. Yani eserler benim, söz benim, müzik benim. Ben kimsenin şarkısını okumadım. Böyle bir sanatçı dünyada pek yok. 6 sene evvel dünya çapında bir proje yaptık. 32 tane sanatçı kardeşim benim 33 bestemi okudular. Yorumlarını da bana hediye ettiler. Dünya çapında olma nedeni de bu zaten. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir bestecinin 33 bestesini 32 sanatçı bir albümde icra etmedi. Bu ilkti. O yüzden çok büyük bir projeydi.
Bağlama ustası Erdal Erzincan da size çok kızgın MESAM konusunda. Eleştirisi şöyleydi; “Orhan Gencebay’ı dinlemeden 40 yıl boyunca bağlamayı taşımanın da bir onuru varmış…”
Çok üzüldüm. Çünkü benim çok sevdiğim biri. Böyle bir cümle kuracak kişi değil, dedirttiler demek ki. Çok şaşırdım. Çok üzüldüm.
Sebahat Akkiraz da tepki gösterdi size.
Geçen aylarda Sebahat’in plağına refakat etmiştik. Çok sevdiğimiz için. Vay be. Ama kim ne yaparsa yapsın MESAM hiçbir zaman siyasi değildir. MESAM, müzik emekçilerinin emeklerinin toplanacağı yerdir. Türkiye’de tuzu kuru çok az sanatçı var. Ben de tuzu kuru olanlardan biriyim; kendim için değil, diğerleri için mücadele ediyorum.
Kaynak:Posta/Alev Gürsoy Cimin