“Ben pirinç pilavını çok severim.”
…….
“Nasıl seversin yaaa, pirinç pilavı sevilir mi hiç?”
“Iıığğyyyyyy iğrenç! Nesini seviyorsun o pilavın?”
“Bulgur pilavını yok saymanıza inanamıyorum!”
“Zaten sen pirinç pilavı yalakasısın belli!”
“Nasıl yani? Sen milli bir hububatımız olan bulguru hor görüp elin Çinlisinin pirincini mi anlatıyorsun burada?”
“Pirinç pilavını övmen için pirinç üreticileri kaç para verdi sana?”
“Sen sevmeyebilirsin ama marketlerde en çok bulgur satılıyor, taaaam mı?”
“Milyonların severek yediği bulgur pilavını aşağılama hakkını nereden buluyorsunuz?”
“İşte senin gibiler yüzünden bu ülkede bulgur üreticileri hep mağdur oldu!”
“Kendi kendini gurme ilan etmişsin. Sen kimsin? Pilav hakkında nasıl fikir ileri sürebilirsin?”
“Tek taraflı ve yanlısınız!”
“Ben nefret ederim pirinç pilavından. Sizin sevmenize de çok hayret ettim. Şoktayım şu an!”
“Pirinç fanları olarak yazdıklarınıza çok memnun olduk. Pirinç forever, kahrolsun bulgur!”
“Pirincin adını kullanarak fav almaya çalışıyorsun!”
“Yeni nesil artık noddle yiyor, pirinç mi kaldı? Zaten senin yazdıklarını kim okuyor ki?”
…….
Ne saçma değil mi buraya kadar okuduklarınız? Açıklayayım… İlk cümle, ortalama bir sosyal medya kullanıcısının paylaştığı sıradan bir cümle, altındakilerse o cümleye karşılık takipçilerinden gelen cevaplar. Hayır, tabii ki gerçek değil; kurmaca. Ama gerçeklerden pek de uzak değil. Bir süredir böyle Yazdığınız en masum şey, kurduğunuz en art niyetsiz cümle bile aşağı yukarı bu dozda bir “şiddetle” karşılık görüyor. Hele ki bir de işin içinde ucundan kıyısından bir eleştiri, bir espri, ironi varsa haliniz harap.
Herkes laf anlatma derdinde. Kimsenin laf anlamaya niyeti yok artık. Bu nereye kadar böyle gidecek? Bir taraf pes edene kadar sanırım. Ya laf anlamayı öğreneceğiz ya da laf anlatmaktan vazgeçeceğiz. Bu aralar ikincisini tercih edenler çoğunlukta korkarım.
Birbirimizi dinlemeyi, anlamayı öğrenemediğimiz sürece, yukarıdaki yazışmaların abartılı ve komik değil, basbayağı olağan hale gelmesi çok uzak değil. O çok özlediğimiz birlik ve beraberlik için belki de ilk yapmamız gereken bunu öğrenmektir, kim bilir.
Bu arada ben gerçekten pirinç pilavını çok severim. Bulguru kırk yıl yemesem aramam; “ayrımcı” diyecekseniz biliyorum ama yine de söyleyeyim dedim.
YAVUZ HAKAN TOK, MUZIK ON AIR, AĞUSTOS 2016, İSTANBUL