Müzik eleştirmeni Cem Ülkü’nün “Ülkemizde Pop Müzik” başlıklı yazısını aşağıdan okuyabilirsiniz!..
İŞTE O YAZI!..
Yıllardır ülkemiz pop müziğinin, neden basma kalıp formlar, aynı içerik, ritim ve ses kütüphanelerinden besleniyor sorusunun cevabını aramaktayım…
Müzik prodüksiyonu, günümüz teknolojileri çerçevesinde geniş kitlelere hitap edecek şekilde evrildi. Artık ilgisi olan herkes kendini geliştirerek, evinin bir odasında müzik yapabilir hale gelmiş durumda. Buna rağmen, bir şeyin müzik olarak algılanabilmesi için, armoni, nota, akor, söz ve benzeri bir çok unsurun birlikte uyum içinde çalışıyor olması gerekmekte. Doğal bir yeteneğiniz yoksa, müziğin dilini konuşmadan yapmaya çalıştığınız şey, yarı yolda teknolojiye yenilip sonunu getiremediğiniz bir ızdırap döngüsüne kolayca dönüşebilir.
Müziğin dili, beyniniz ve duygularınız arasındaki köprüyü inşa ederken, ortaya koymak istediğiniz gerçek duygu ve eseri dolaysız yoldan somut olarak ortaya koymanızı sağlar. İşin sonunda, yaptığınız işin kafanızda tasarladığınız gibi ortaya çıkması esastır. Ortaya çıkan eserin iyi veya kötü olduğu konusu, dinleyicilerin yorumlarına göre değişmesine rağmen, aslolan, sonucun gönül rahatlığından kaynaklı samimiyetidir. Müziğin dili, kimi insanlarda doğal olarak ortaya çıkar. Bu kişiler , duygularını müziğin dili vasıtasıyla doğanın ritmine göre akor edebilmektedirler. Kısaca, Allah vergisi tabiri ile tarif edebileceğimiz doğal yeteneklere sahiptirler.
Müzik kısaca matematiktir. Matematik ise evrenin olgularını kavramaya çalışan fizik biliminin anlatım dilidir. Tıpkı matematik gibi müziğin dili sonradan öğrenilebilir.
Gerçek ve doğru müzik üretebilmek için, kritik dinleme, armoni, nota , akor, sesin özellikleri gibi konularda en azından temel bilgilere sahip olmak gerekmektedir. Örneğin, her insan her şarkıyı söyleyebilir. Basite indirgenmiş bir anlatımla; Kişi bir şarkının kök notasını (key) ve nota gamında, sesini doğru kullanabildiği aralığı bildiği takdirde, her şarkıyı bu aralık içerisinde detone olmadan rahatlıkla söyleyebilir. Bazı şarkılarda bu formül , orjinal duygunun kaybına neden olsa da sahneye çıkmıyorsanız olayı rahatlıkla kotarabilirsiniz. Öte yandan kendi ses aralığını bilen bir solist, o ses aralığına denk gelen eserleri seçerek başarılı sonuçlar elde edecektir. Genel olarak kişi kendisine uyumlu olan şarkıyı, doğal olarak hissetmektedir.
İyi olarak tanımlanabilecek müziklerde beste ve güfte DNA sarmalı gibi birbirini besler. İdeal durumlarda bu iki parça birbirinden ayrılmaz.
Günümüz Türk pop müziğinde ayrışma ilk olarak burada başlamaktadır. Genel olarak şarkı sözü ve müziği ayrı kişiler tarafından yazılır. Solistin bu son halini almış eserin üzerinde fazla etkisi ve müdahalesi bulunmamaktadır. Ses yapısı soliste göre ayarlanmış olsa da, duygusal bütünlük anlamında sıkıntılar söz konusudur. Prozodi hataları olarak tanımlayabileceğimiz; ahenk, söz, mana uyumsuzlukları, ortaya çıkan eserleri kimliksiz bir yapıya dönüştürmektedir.
Öte yandan birçok dünya pop yıldızının da kendisine ait bestesi olmamasına rağmen en üst seviyede başarı sağladıkları görülmektedir. Beyonce ve Rihanna gibi sanatçılar bu kategori altında değerlendirilebilir. Fakat burada göz ardı edilen konu ise, bu sanatçıların Amerika’nın en iyi pop müzik bestecileri ve söz yazarları ile çalışıyor olmalarıdır. Her iki sanatçı ve daha birçokları, Top 3′de yer alması garanti edilen tek bir single için bu kişilere milyonlarca dolar ödemektedirler.
“Writing Camp” denilen bu prodüktörler ve söz yazarları buluşmalarına günlük ortalama 25.000 USD ödeniyor olması, çarkın nasıl döndüğünü anlatmaya yeterli olacaktır. (Biz bu kadar ödeyelim demiyorum. Yenilikçi ve özgün olalım.)
Bu durum Türk pop müziğindeki ikinci ayrışmayı ortaya çıkarmaktadır. Prodüktör ve aranjör açmazı olarak tanımlayabileceğimiz bu durumda, sanatçı kendini tamamen aranjör ve prodüktörün eline bırakmaktadır. Çoğu zaman sanatçının oluşturmak ve kendini tanımlamak istediği, imza niteliğinde sayılabilecek bir ses ya da tarz bütünlüğü kafasında henüz oluşmamıştır. Onun yerine kendini aranjörün veya prodüktörün eline bırakmıştır. Aranjöre şarkı kaydı ve prodüksiyonu çerçevesinde, sanatçı tarafından bir yol gösterilmediğinden veya bazı zamanlarda bu duruma izin verilmediğinden dolayı, aranjör esere belirli bir süre çerçevesinde bitirilmesi ve teslim edilmesi gereken bir iş olarak davranmak zorunda kalmaktadır.
Kendilerine sadece, filanca sanatçının şu şarkısı tadında olsun gibi basit tanımlama verilen aranjörler, bir süre sonunda aynı sanatçı için kullandıkları eski altyapıları biraz makyajlayarak ve tekrar fırına vererek kısır döngü içine girmektedirler. Öte yandan, yukarıda belirtilen uçuk ücretlerin yanında çok komik ücretlerle çalışan aranjörlerimize de kızmanın, biraz haksızlık olacağını düşünüyorum. (Olay maalesef, sonunda ne kadar ekmek o kadar köfte durumuna indirgenmiş oluyor.)
Aranjörlerin en muzdarip olduğu konulardan bir diğeri ise, kayıtlar esnasında deneysel girişimlere izin verilmemesidir. Halk bunu seviyor, bunu dinliyor dayatması, basmakalıp eserlerin rağbet görüyor safsatası pop müziğin gelişimine darbe vurmaktadır. Diğer önemli konu ise, pop sanatçılarının kendini yeterince müzikle beslemiyor olmasıdır. Dünya trendlerini, seslerini, eğilimlerini , prodüksiyon tekniklerini işin teknik gelişimini yeterince takip etmemekte ve yeni arayışlar içinde bulunmamaktadırlar. Bana göre bir müzik sanatçısının evinde yüzlerce, hatta mümkünse binlerce tür ve yelpazede plak , CD, kaset vs. bulunmalıdır. Dekor olarak değil, dinlenen ve üzerinde düşünülen kaynaklar olarak değerlendirilmelidirler. Sanatçı bol bol okumalı, devamlı değişik kaynaklardan beslenmelidir.
Enteresan bir örnek vermek gerekirse, dünyada ilk, iki kick-drum vuruşundan tanımlanabilen tek şarkı Michael Jackson’un – Billie Jean’i dir. Bu parçanın kaydını Bruce Swedien yapmıştır. Michael Jackson, kendisine bateri kick-drum sesinin yerden yüksekte hissedilmesini istediğini söylemiş, bu yüzden bateri kaydı olarak hazırlanmış platform üzerinde yapılmıştır. Kick Drum’ın ön paneli çıkartılıp, içine belirli bir miktar ağırlık konulmuştur. Sonrasında ön tarafına fermuarlı mobilya kumaşı gerilerek, kayıt mikrofonu fermuarın arasından kick drum’ın içine yerleştirilmiştir. Söylenenlere göre , Billie Jean kick-drum’ı sekansı 90 kere kaydedilmiş, en sonunda 2. kayıt albümde yerini almıştır. Aynı parçadaki “Do Think Twice” sözü, Michael Jackson tarafından 1.5m lik karton bir tüpün içerisine doğru söylenirken kaydedilmiştir.
Mükemmeliyetçilik ve kayıt mühendisi ile olan uyum seviyesi tavan…
Müzik yapan kişinin nasıl bir tarza sahip olmak istediğinizi bilmesi, birçok kaynaktan beslendiği için yapmak istediğini sorunsuzca ortaya koyabilmesi gerekmektedir. Korkusuz olmak, yeni yollar denemekten çekinmemek gereklidir.
Aksini düşünüyor olsanız da, müzik ticari bir metadır. Yaşamınızı müzikten kazanıyorsanız bu böyle olmak zorundadır. Ortaya çıkardığınız eseri dinleyici ile paylaşmak, çok katılımlı uzun bir sürecin son halkasıdır. Bu sektörün her noktasında yer alan onlarca unsurun (müzisyenler, müzik şirketleri, menajerler, PR firmaları, stüdyolar vb.) diğer her sektörde olduğu gibi finanse edilmesi gereklidir.
Herhangi bir albümün kaydı için minimum 50 bin TL gereklidir. Üstelik bu masraflara CD veya plak görsellerinin veya iç ceketlerinin hazırlanması, reklam ve diğer tanıtım masrafları dahil değildir. Ortalama 75-100 bin TL harcanarak ortaya çıkan albümlerin, ülkemizdeki güncel fiziksel satış rakamları binler, maksimum on binler seviyesine gerilemiştir. Buradan hareketle, her piyasaya sunulan eser maddi kaygı taşır söylemine girmek istemiyorum. Onun yerine, ülkemiz pop müziğinin dünyaya açılması, biraz daha ana akım medyadan uzak yöntemlerle kitlelere nasıl yayılabileceği konusundaki bazı fikirlerimi sizlerle paylaşacağım.
Dünya pop müzik listeleri gibi büyük müzik şirketlerinin egemenliğinde çalışan mekanizmanın içerisinde yer almanın birçok zorlukları vardır… Peki, “Underground” veya “Yeraltı” olarak nitelendirebileceğimiz, belirli kitlelere hitap eden akımlara yönelmeyi neden denemiyoruz?
Pop müzik, radyolara uyumlu (Radio –Friendly) genel yapıları ile underground müzik oluşumları veya listeleri içerisinde kolaylıkla yer bulamaz. Bu yüzden, müziğin yeniden yorumlanması, değişik formlarda yeni tatlara bulanması gerekir.
Remix
Wikipedia’ya göre Remix; bir şarkının orjinalinden farklı alternatif versiyonudur. Remix sanatçısı, ses miksaj tekniklerini kullanarak, şarkının orijinal kaydında yer alan altyapı öğelerini değiştirerek, eklemeler veya çıkarmalar yaparak, ses öğelerinin parametre ve dinamiklerini değiştirerek (pitch, tempo, ölçü, zaman vs.) yeni bir bakış açısı ile alternatif versiyonlar üretirler.
İşlem kolay gibi gözükse de, müzik formlarının sanatsal akışı içerisinde, kulağın duyduğundan daha fazlasını gerektirir.
Remix tarihçesi, neredeyse kayıt edilen müzik tarihi kadar eskidir. 1940’larda manyetik bant kayıt teknolojisinin ortaya çıkışı ile teknik anlamıyla tam Remix diyemeyeceğimiz metotlarla, mevcut şarkıların bazı partisyonları, insan veya elektronik aletlerin seslerinin manipülasyonu ile yeni “Music Concreté” adı verilen eserler veya sesler üretiliyordu. Çoğu zaman yeni üretilen parçaların veya seslerin orijinali ile pek alakası yoktu, varsa bile anlaşılması mümkün olmuyordu.
Remix kavramının tam anlamıyla ortaya çıkması ve gelişmesi 60’ların sonları ve 70’ler arasında oldu. Bu dönemde Karayip, özellikle Jamaika menşeli “Dance Hall” kültürü ortaya çıktı. Çok kanallı kayıt (Multitrack Recording) teknolojisinin gelişmesi ile King Tubby ve Lee ‘Scratch’ Perry gibi prodüktörler, kanal kayıtlarını manipüle ederek mevcut şarkıların, kendilerine ait versiyonlarını üretmeye başladılar. Bu versiyonlar genelde orijinal şarkıların daha uzun düzenlemeleri şeklindeydi.
Hemen hemen aynı döneme denk gelen “Disco Müzik” hareketi Remix tekniklerinin gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Devamlı olarak plak değiştirmekten yorulan ve müziklerin birbirine geçişinde zorlanan Dj’ler (Beat Mix), o dönemin popüler şarkılarının kendilerine ait uzun versiyonlarını üretmeye başladılar.
Birçok kişiye göre, modern Remix’in babası Tom Moulton’dur. Kariyerine, 1960’larda “Fire Island” kulübüne karışık kasetler yaparak başlayan Moulton, sonrasında yeni şarkıların piyasaya sürülmeden önce kulüplerde çalınmaya elverişli olup olmadığı konusunda danışmanlık yapmaya başladı. Tom Moulton 12” Single (Maxi Single) formatının ve şarkı sonlarında Dj’lerin parçaları kolaylıkla mix’lemesine olanak tanıyan uzun ritimli ‘breakdown’ bölümünün mucididir.
Öte yandan, diğer birçoklarına göre ise modern Remix’in babası olarak Shep Pettibone gösterilmektedir. The Bee Gees’den Betty Boo’ya, Erasure’dan Elton John’a, Metallica dan Madonna’ya kadar onlarca yıldızla çalışan Shep, insanların Remix sanatının inceliklerini anlamasında büyük rol oynamıştır. Ayrıca House müziğin gelişmesine ve kulüp kültürünün oluşmasına öncülük etmiştir.
Bu gelişmeler Remix kültürünün günümüzdeki anlamda başlangıcı olarak düşünülmektedir.
Anlaşıldığı üzere, Underground müzik akımlarında Remix çalışmalarının önemi yadsınamayacak kadar büyüktür. Ülkemizde bu sanat formuna gerekli önem verilmemektedir. Bazı pop müzik sanatçılarının Remix şarkıları yapılsa da kullanılan eski ses kütüphaneleri (sample), geçmişte kalmış tekniklerin kullanılması yüzünden dünya pazarına açılabilecek kapasitede eserler ortaya çıkmamaktadır.
Buradaki sorun altyapı ve bilgi eksikliği değildir. Yazımızın birinci bölümünde bahsettiğimiz gibi prodüktörlere karşı sergilenen güvensizlik , yeni şeyleri deneme korkusu, basmakalıp formların güvenli sularında ilerleme isteği, bu duruma sebep olan en önemli unsurlardır.
Dünyada Remix versiyonu orijinal versiyonundan çok daha başarılı olmuş yüzlerce şarkı örneği mevcuttur. (Everything But The Girl ‘Missing’ -Tod Terry Club Mix , The Fugees, ‘Ready Or Not’ (Aphrodite Remix), Kylie Minogue, ‘Slow’ (The Chemical Brothers Remix), James White And The Blacks, ‘Contort Yourself’ (August Darnell Remix), Primal Scream, ‘Loaded’ (Terry Farley Remix), Blur, ‘Movin’ On’ (William Orbit Remix), Mos Def, ‘Umi Says’ (Zero 7 Remix), MIA, ‘Paper Planes’ (DFA Remix), Donna Summer, ‘I Feel Love’ (The Patrick Cowley Megamix), La Roux, ‘In For The Kill’ (Skream Remix), Tori Amos, ‘Professional Widow’ (Armand’s Star Trunk Funkin’ Mix), Cornershop, ‘Brimful Of Asha’ (Fatboy Slim/Norman Cook Remix), My Bloody Valentine, ‘Soon’ (The Andrew Weatherall Mix), Midlake, ‘Roscoe’ (Beyond The Wizards Sleeve Remix), New Order ‘Bizarre Love Triangle’ (Shep Pettibone Remix), Björk ‘Human Behaviour ‘ (Close To Human Mix) , Faithless ‘Insomnia’ (Monster Mix) vs.. )
Konusunda uzman dünya çapında Remix sanatçıları ile bağlantıya geçmek , istediğimiz türde Remix yaptırmak, günümüz teknolojisi ile bilgisayar başından kolaylıkla halledilebilecek bir iştir.
Plak satışlarının tüm dünyada patladığı bir dönemde, ülkemiz sanatçılarının Remix’lenen şarkılarının dijital versiyonlarının yanında plak formunda da basılması ve dünya çapındaki plak şirketleri ile dağıtım anlaşmaları yapılması, müziğimizin, farklı formlarda Dj’ler aracılığı ile geniş kitlelere yayılmasını sağlayacaktır.
Ödüllü Remix yarışmaları, dünyaca ünlü sanatçılar tarafından sıklıkla kullanılan bir PR metodudur. Aynı zamanda müzik sektörüne yeni yetenekler katması açısından önemli rol oynar. Ülkemizdeki sanatçıların ve müzik şirketlerinin düzenli olarak Remix yarışmaları düzenlemesi sektöre yeni bir soluk getirecektir.
En güzel şarkılarımızın Remix’lerini dünya kulüplerinde dinlemek dileğiyle…
Kaynak 1 : Cem Ülkü | TheMagger
Kaynak 2 : Cem Ülkü | TheMagger