Emre Altuğ, yeni albümü, çocukları ve kendi çocukluğunu anlattı…
“Hani nerede o eski bayramlar” klişesiyle başlıyorum söyleşiye…
Hani nerede biz? Eski bayramlarla alakası yok, bizim algılamamızla alakası var. Eski bayram her zaman eski bayramdır. Biz çocukken de annemler söylüyordu aynı şeyi, şimdi biz söylüyoruz. Bayramda bir sorun yok. Biz büyüyoruz ve değişiyoruz, algılarımız değişiyor, tabii dünya da değişiyor. Herkese huzurlu, sağlıklı ve birlik içinde geçen bir bayram diliyorum.
Sizin çocukluğunuzda nasıldı bayram algısı?
Ben mahalle ortamında büyüdüm. Çocuklarım onu yaşayamadığı için çok üzülüyorum. Biz gece yarısı eve girerdik. Herkes bildik ve tanıdıktı, başımıza bir şey gelme ihtimali yoktu. Annemler evdeyken sokağa çıkıp bize bakmazlardı bile. Bayramı da öyle yaşardık. Muhip Arcıman bizim komşumuzdu. Sokakta bize en çok o kızardı. Onun sesinden korkardık. Sonra büyüyünce öğrendik usta bir tiyatrocu olduğunu. Çıkar bir bağırırdı bize apartman inlerdi. Bayramda o da bizle bayramlaşır barışırdı, bakkal, kasap, manav herkesin bayramı bir olurdu. Bahçesinden en çok kovan Cemal amcayla da bayramlaşırdık, harçlık verirdi. Yani demem o ki, herkesin bir arada olduğu başka bir hava olurdu.
“Arkadaş gibi olsam da her zaman babalarıyım”
El öpmeyi öğrendi mi çocuklar?
Öğrettik ama nasıl öğrettik? Tabii ki parayla. “Öp elimi para vereceğim” diyerek. Gidip gelip öpüyorlar şimdi.
Oğullarınızla ilişkiniz çok sıcak. Size nasıl yaklaşıyorlar?
Özellikle bir durum varsa bir nane yaptıysa ya da bir şey isteyeceklerse “babişko” oluyorum. Duruma göre değiştiriyorlar hitap şekillerini. Çocuklarımla arkadaş gibiyim ama bir arkadaşımın bir lafı olmuştu bana onu hiç unutmuyorum. “Babamla o kadar arkadaş gibiyim ki, babaya ihtiyacım var” demişti, yaşı ileri olmasına rağmen. O yüzden bu cümle benim aklımdan hiç çıkmaz. Evet, arkadaş gibi olabiliriz ama baba otoritesi her zaman olacak.
Katı olabiliyor musunuz?
Otoriteden kastım da katılık değil, benim de kızdığım, bağırdığım anlar oluyor ama hiç küsmem, onlar da bunu biliyor. 10 gündür görüşemedik, Çağla sağ olsun torpil yaptı bir haftadır gece gündüz beraberiz. Benimle şirkete geliyorlar, röportaja geliyorlar, her yere beraber gidiyoruz. Koç burcu çocuğunu işe bile götürürmüş.
“Bizi paylaşamıyorlar”
Bir röportajınızda Uzay için “Alışveriş poşeti gibi büyütmek istiyorum” demişsiniz zaten.
Evet, taşıyım yanımda. Biz öyle büyüdük. Hatta alışveriş poşeti değil bayağı pazar filesiydik. Annem bizi bir yere giderken yanında götürüp bir köşede bırakırdı sokakta, biz oynardık dönüşte de gelir alırdı.
Cana yakın çocuklar yetiştirmişsiniz.
Bunun için bilinçli bir çaba sarf ettiğimizi söyleyebilirim. Televizyon ve bilgisayarı çok bilinçli bir şekilde hayatlarına soktuk. Aksi takdirde herkesi bir televizyon ekranı gibi görebiliyorlar.
Araları nasıl iki kardeşin?
Bayağı iyi. Aralarındaki yaş farkını da bilerek yakın tuttuk, arkadaş olsunlar istedik. Tek paylaşamadıkları anne baba. Kuzey, Uzay ilk doğduğunda onu kabullendikten sonra “O annemin oğlu olabilir ama annem benim annem” demişti mesela. Kuzey ritme, Uzay şarkı söylemeye meraklı.
Oğullarınız müziğe çok ilgililer…
Kuzey davul çalıyor, meraklı biraz o işlere. Uzay biraz daha şarkı söylemeye düşkün sanki. Kulağı da iyi biliyor musunuz? Her müzisyen doğru sesi çıkaramaz ama yanlış ses çıkarttığını da bilmez. Uzay o konuda yetenekli. Doğru ses çıkarabiliyor. Kuzey’in ritmi çok iyidir. Onun için biri rap şarkıları diğeri sözlü şarkıları daha çok seviyor. Nereye gideceği de belli
olmaz, Kuzey’in üstün bir spor yeteneği var. Bana sporcu olacak gibi geliyor.4 buçuk yaşından beri çok iyi Tenis oynuyor. Aikido yapıyor, basket ve futbol oynuyor ve tüm branşlara son derece yetenekli. Çok isterim sporcu olmasını.
“Bu albüm hayatımın en önemli projesi”
Sanat müziği albümü yaptınız. Tamamı Yıldırım Gürses şarkılarından oluşuyor. Gürses’i seçmenizin sebebi neydi?
Bir albüm hazırlığındaydık ve ayaklarım geri gidiyordu, içine de bir tane Yıldırım Gürses şarkısı koyacaktık. Fakat menajerim ayaklarımın geri gittiğini anlayınca bir proje albüm olarak, “Neden Yıldırım Gürses albümü yapmıyoruz?” dedi. Beni bu fikir çok heyecanlandırdı. Çok sevgili dostum Beyazıt Gürses’le görüştüm hemen, Yıldırım Bey’in oğlu. Beni gururlandıracak şeyler söyleyerek tam 350 tane şarkı çıkardı önüme.
Yeni jenerasyona da tanıtmış oluyorsunuz bir anlamda Yıldırım Gürses’i…
Evet, aslında amaçlarımdan bir tanesi de buydu. Yıldırım Gürses Türk müziğinin mihenk taşlarındandır.
Nasıl dönüşler aldınız albüm çıktıktan sonra?
Muhteşem. Şımarıklık gibi gelmesin size ama ben hiçbir albümüm için böyle konuşmadım. Normalde her yaz Alaçatı’ya gider orayı üssüm olarak kullanırım. Her yere oradan gider gelirim. Bu sene gitmedim bile. Albümün her şeyiyle tek tek ilgilendim. Bu albüm benim hayatımın mihenk taşlarından biri, en önemli projesi. Alaçatı her zaman benim.
Kaynak: Milliyet