Hikayemiz bundan yıllar yıllar önce Türkiye’de müzik enstrümanı ve sarf malzemeleri üzerindeki gümrük vergisinin % 400 civarında olduğu zamanlarda geçiyor.
Vergiyi bu kadar yükselten sebepleri bilemiyoruz. Yurtdışına döviz çıkışını engellemek için olsa gerek. Ancak bir tuhaflık var, o dönemde (aslında şimdi de farksız) Türkiye’de cümbüş, ud, saz vb. lokal enstrümanlar ve sobada çıra tadında gitar, mandolin dışında enstrüman üretilmiyor.
Yani elektrik gitar, piyano, trompet, keman, org falan çalıyorsanız ithal bir üründen başka şansınız yok. Dolayısıyla verginin bu kadar yüksek olmasında yerli üretimi korumamız lazım gibi bir mazeretimiz de yok.
Çaresiz kalan müzisyenler, yurtdışına çıkarken kötü bir gitarla çıkıp bunu pasaportlarına kaydettirip o gitarı Almanya’da çöpe atıp düzgün bir gitar alıp yurda girerken pasaporttaki gitarın kaydını ibraz etmek gibi bir yol geliştiriyorlar.
Devlet yer mi bunu hemen “bundan böyle pasaporta enstrümanın seri numarasını da kaydedeceksiniz ve çıkışında görülmüştür ibaresiyle kaşe imza yapacaksınız” diye yönetmelik yayınlanıyor.
Müzisyen hemen pozisyon alıyor ve yurtdışına gitmeden gitarı orada bir yakınına aldırıyor seri numarasını buradan temin ettiği kötü gitara kazıtıyor.
Bu sorun da alt ediliyor.
Enstrüman telleri dünya fiyatlarının neredeyse 5 katı. Türk müzisyeni 1 takım teli kaynatıp kaynatıp 3 sene kullanıyor. Genç arkadaşlar bilmez çala çala iyice ölmüş enstrüman telini tencerede 10 dk. kaynatırsanız ölümden önceki son iyilik gibi 2 gün daha yeni tel taklidi yapar.
Şimdi gelelim hikayemize.
80’li yılların sonuna doğru olması lazım, bir gece yarısı Özal hükümetinin ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılarından birisinin telefonu çalıyor.
Arayan yakın bir aile dostu.
“Sayın bakan sen bu işlere meraklısın benim kız piyano çalmak istiyor nereden alayım nasıl yapayım?” diye soruyor.
Bana bu hikayeyi anlatan bakan büyüğümüz de kapat ben bir araştırıp sana döneceğim diyor.
Özel kaleme talimat, TR’deki en ciddi piyano ithalatçısının tespit edilmesi vs. sonuçta ithalatçıyı bakana bağlıyorlar.
Bakan fiyatları duyunca hafif bir şok geçiriyor tabii neredeyse lüks araba fiyatı ve sebebini soruyor. İthalatçı da diyor ki “sayın bakanım gümrük vergileri neredeyse % 400 navlun vs. ekleyince biz dünya fiyatlarının 5 katının altına inemiyoruz.”
Bakan şaşkın. Çağırıyor danışmanlarını bu ne manasızlık nasıl yapalım inceleyin diyor.
Kısa sürüyor ve danışmanlar “Sayın bakan 3 bakan imzalı kararnameyle biz bu işi aşarız” diyorlar.
Bakan hemen yazın kararnameyi diyor kararname yazılıyor araştırın bakalım hangi bakanlar şu an Ankara’da diyor.
Araştırıyorlar Tarım ve Köy İşleri, Gençlik Ve Spor Bakanı tadında konuyla pek alakası olmayan 2 bakan Ankara’da bulunuyor.
Gece yarısından sonra 03.00 civarı özel kalem her iki bakanı evlerinde ziyaret ediyor kararname imzalatılıyor en son bizim bakan imzalıyor ve mesai saati başladığında Resmi Gazete’de yayınlanmak üzere gerekli makama sevk ediliyor.
Ben bakanın yalancısıyım.
Türkiye’de müzik enstrümanlarındaki fahiş gümrük vergisinin düşürülmesi hikayesi böyle işte.
Bu çok da eski değil bu arada ben yukarıdaki sakilliklerin hepsini gördüm, yaşadım.
Sevgiler.
Aykut GÜREL | MüzikOnair